Veri Toplama Yöntemleri Nelerdir?

Veri Toplama Yöntemleri

  • A- Yazılı Kaynaklar (kitap, dergi, istatistik sonuçları, raporlar…)
  • B- Gözlem (Olayları doğal gözlem, pasif gözlem, aktif gözlem. Grubun içine girince (aktif) objektif olunmaz)
  • C- İçerik Çözümlemesi
  • D- Görüşme (Mülakat)
  • E- Soru Kağıdı – Anket

Belirtmek gerekir ki bir araştırma yukarıdaki tekniklerden birisine ağırlıklı olarak dayandırılmış olabilir. Örneğin yalnız anket çalışmalarına, gözlem veya yazılı kaynaklara dayalı araştırmalar gibi. Ancak daha yaygın olanı bunların hepsinin veya birkaçının birlikte kullanılmasıdır. Özellikle yazılı kaynak derlemesi olmadan sırf görüşme, anket veya içerik çözümlemesine dayalı olarak bir araştırma yapılması ender bir uygulamadır.

A- Yazılı Kaynaklar

Konu hakkında diğer kişi ve kurumlar tarafından yazılmış, hazırlanmış ve yaratılmış çeşitli yazı belge, yapım veya kalıntının toplanması ve incelenmesidir. Genellikle alan araştırmalarına başlamadan önce konuyla ilgili daha önce yapılmış olan çalışmaların kayıtlarından ve derlenmiş bilgi kaynaklarından yararlanılır. Örneğin yazılı kaynaklar arasında konuyla ilgili olmak koşulu ile her türlü kitap, makale, istatistik, gazete yazısı, yasal belge, tutanak, biyografi, kişisel anı, mektup vs. sayılabilir. Ancak bunların yanında harita, resim, fotoğraf ve görüntü bandı gibi görsel araçlarla teyp, plak, kaset gibi işitsel kaynaklar da önemli yer tutarlar. Yazılı kaynaklar da kendi aralarında çeşitli şekilde gruplandırılabilir.

  •  Kitaplar, dergiler, çeşitli istatistiki kaynaklar, resmi rapor ve yazışmalar, kurum kayıtları.
  •  Vak’a çalışmalarına ilişkin kayıtlar.
  •  Kişisel belgeler
  • Dolaylı belgeler; araştırma konusuyla doğrudan doğruya ilgili olmasa bile dolaylı olarak konuya ışık tutabilecek belgeler (rehber, yıllık, ansiklopedi ve sözlüklerle diğer teknik belgeler).

Günümüzde bilgisayarların birbirine bağlanması ile ulusal ve uluslararası düzeyde bilgisayar ağları oluşturulmuştur. Bu da, bazı firmaların belirli konularda ayrıntılı bilgi toplayarak “bilgi bankaları” oluşturmalarına olanak vermiştir. Araştırmacı bir ücret karşılığında ya da bağlı bulunduğu kuruluş aracılığıyla, dünyanın neresinde olursa olsun, bilgisayardaki bu bilgilere anında ulaşma olanağına sahip bulunmaktadır. Bu da araştırıcıya yeni ufuklar açmakta ve geleneksel yöntemlerle kaynak derlemenin sınırlamalarını büyük ölçüde ortadan kaldırmaktadır.

B- Gözlem:

Gözlem tekniği genellikle doğa ile uğraşan bilim adamlarının uyguladığı bir yöntem olarak dikkat çekiyor. Gözlem, doğal olay veya davranışların seçilmesi, kaydedilmesi ve kurallaştırılmasına yönelik sistematik bir faaliyettir. Gözlemin bilimsel bir nitelik taşıması için veri toplama işlemi sistematik bir biçimde yapılmalıdır. Elde edilen bilgiler yine sistematik olarak toplanan başka verilerle ilişkilendirilmeli ve genel davranış kalıplarına ulaşılması öngörülmüş olmalıdır.

Gözlenen nesnenin, olayın ve davranışın doğal ortamında olması, sonuçların daha nesnel olmasını sağlamaktadır. Ancak bu yöntem toplumsal bilimlerde pek fazla kullanılmamaktadır. Toplumsal olayların, olguların gözleminde gözleyenin öznel bir takım değerlendirmelerde bulunması, araştırma sonuçlarını belli ölçülerde nesnellikten uzaklaştırma tehlikesini de beraberinde getirir.

Doğal ortam araştırmalarının tipik bir örneği olan gözlem, olayların doğal oluşum içinde izlenmesini esas alır. Fakat gözlemin sıradan bir faaliyet olmaktan çıkıp bilimsel bir nitelik kazanabilmesi için bazı koşullar gerekir.

Bunları şöyle sıralayabiliriz:

  • – Gözlem belirli bir araştırma amacına hizmet etmelidir.
  • – Araştırmacı tarafından önceden planlanmış bir faaliyet olmalıdır.
  • – Gözlem sonuçları sistematik olarak kaydedilmelidir.
  • – Tutarlılık ve geçerlilik açısından gözlem sonuçları kanıtlanabilmelidir.

Araştırmacı gözlemlenecek olay ve davranışları belirledikten sonra ne zaman ve ne şekilde gözlem yapacağına karar verecektir. Olaylar belirli aralıklarla ya da sürekli biçimde gözlemlenebilirler. Sürekli zaman gözlemleri olayın gerçek oluşum sıklığını ya da süresini gösterir. Sürekli gözlemin olanaksız ya da gereksiz bulunduğu durumlarda hangi sıklıkta gözlem yapılacağına karar vermek gerekir. Bu amaçla zaman örneklemesi de yapılabilir.

Gözlem sonuçları kayda geçirilmelidir. Bunun içinde sonuçlar ölçülebilir nitelikte olmalıdır. Fakat bazen sosyal olay veya davranışları ölçmekte önemli güçlükler bulunabilir. Araştırmacı, güvenilir gözlemde bulunabilmek için bu konuda hazırlığını tamamlamış olmalıdır. Eğer gözlemde alet kullanma olanağı varsa bundan da yararlanılmalıdır.

Gözlem günlük, sıradan olaylar üzerinde yapılabileceği gibi en karmaşık laboratuvar deneylerini de kapsamına alabilen bir tekniktir. Bu nedenle hem basit, hem de gelişmiş bir teknik olarak algılanabilir. Basit ve sistematik olmak üzere iki grupta incelenir.

1- Basit Gözlem:

Standart bir tekniğe dayanmayan, tekrarlanması rastlantılara bağlı olan gözlemdir.
Basit gözlem;
a- Katılımlı,
b- Katılımsız
olmak üzere iki biçimde gerçekleştirilir.

a- Katılımlı gözlem

Bu gözlem biçiminde gözlemci, herhangi bir gözlem aracı kullanmadan olaya doğrudan katılır. Gözlemci olayın içinde grubun bir üyesi gibi yer aldığından gerçek kimliğini gizlemek durumundadır. Bu tekniğin en olumlu yanı, katılımcıların gözleyenin gerçek kimliğini bilmediğinden daha doğal ve net davranışlar sergilemesidir. Gözlemci için olumlu yanı ise diğer tekniklerle elde edemeyeceği bazı bilgilere bu yöntemle daha rahat ulaşabilmesidir. Bu yöntemin olumsuz yanları hakkındaki değerlendirmeler, şu dört nokta üzerinde yoğunlaşmaktadır.

  • Gözlemci, amacının bilincinde olduğu için olaya tam katılımı mümkün olamaz.
  • Gözlemcinin olaylara katılım ölçüsü, gözlenen olaylar açısından araştırmacının görüşünü sınırlamaktadır.
  • Gözlemcinin grup üyeleri ile bütünleşmesi tarafsızlığını yitirmesine neden olmaktadır.
  •  Aynı grup ve aynı koşullarda farklı gözlemcilerin katılımı sonucu elde edilen veriler ya da sonuçlar belli ölçülerde öznel bir takım yargıları da içereceğinden ortak sonuçların alınması zordur.

b- Katılımsız gözlem

 Gözlemcinin gözlenen olayın içerisinde doğrudan bulunmadığı gözlem türüdür. Dışarıdan bakan gözlemci, içeride olup bitenleri gördüğü halde, gözlenen kişinin veya grubun bundan haberi olamaz. Gözlemcinin varlığı ile gözleneni etkileme tehlikesi en düşük düzeydedir.

2- Sistematik gözlem:

Sistematik gözlemde gözlenen olay veya olguda belirli bir kalıbın gözlemci tarafından gözönünde bulundurulması söz konusudur. Bu da verileri denetleme olanağı ile basit gözlemde doğabilecek bazı sakıncaların ortadan kalkmasını sağlar. Bu türde, bir uçta yapılanmamış ya da açık – sonlu gözlemler, diğer uçta ise nispeten yapılanmış ve önceden belirlenmiş yöntemler yer alır. Birincide araştırmacı ayrım gözetmeden, olabildiğince araştırmanın tam bir tanıtımını vermeye çalışır. Diğeri ise olayın sayımı, dökümü ve gruplandırılmasına dayanan bir yöntemdir. Dolayısıyla ikinci yaklaşımda ne tür olay veya davranışların kaydedileceğine ve gözlemin hangi sıklıkta yapılacağına önceden karar verilmelidir.

En aşırı durumda gözlem, olayla ilgili her şeyi aynen ortaya koyar, yani bir tür olayın gerçek yansıması durumundadır. Fakat buna ne olanak ne de gerek vardır. Gözlemde temel ilke, olayı aynen yinelemek değil, onu özetlemek, basitleştirmek ve sistemleştirmektir.

C- İçerik Çözümlemesi

Kitle iletişim araçlarındaki gelişmeler bu alandaki araştırmaları da önemli ölçüde etkilemektedir. İçerik çözümlemeleri, yazılı, görsel ve işitsel alanlardaki yayınların irdelenmesini amaçlamaktadır ve İletişim alanında oldukça yoğun olarak kullanılır. İçerik çözümlemesi, bir mesajın içindeki verilerden yinelenebilir ve anlamlı çıkarımlar yapabilen ve güvenilir sonuçlar vermesi beklenen bir araştırma tekniğidir. Amaca yönelik olarak yapılan çözümlemenin üç farklı uygulamasından söz edilebilir.

  • Pragmatik (faydacı) çözümleme: İletilerin verildiği zamanlardaki sıklığın sayılarak nasıl bir etkisi olacağını ortaya çıkarmak. (Örneğin TV’de reklamların verilme sıklığı)
  • Anlambilimsel çözümleme: İletide ya da içerik analizi yapılan görsel, işitsel veya yazısal olayların metinlerindeki sözcük, terim ve kavramların yinelenme sayıları ortaya çıkarılır.
  • İşaret aracı olarak çözümleme: İletinin içeriğinin özelliklerine göre sıklığının sayılması.

D- Görüşme (Mülakat-Interview)

 Herhangi bir konuda geniş bilgi edinilmek istendiğinde başvurulan bir yöntem olan görüşme toplumbilimcilerin sık sık başvurdukları bir tekniktir. Görüşülen her kişiye aynı sorular yöneltilir. Yüz yüze bir ilişkiye dayanması, verilerin elde edilmesinde açıklık ve kesinlik kazandırır. Konuyu daha fazla aydınlatmak için yeni sorular sorma olanağı vardır. Bu bağlamda görşülen kişinin fazla sınırlandırılmadığı bir yöntemdir. Alınan yanıtlar, görüşmecinin elindeki yönerge doğrultusunda değerlendirilir. Bununla birlikte kendisiyle görüşülen kişinin inanç, düşünce ve yargıları dolayısıyla sonuçlarda bir sapma olasılığı ortaya çıkabilir. Bir araştırma tekniği olarak görüşmeye daha önceden hazırlanan bir soru klavuzu ile başlamakta yarar vardır.

E- Soru kağıdı – Anket

Toplumu ilgilendiren konularda objektif bilgi toplamak için kullanılır. Soru kağıdı, farklı şekillerde adlandırılabilir. Bu tanımlamalarda soru kağıdının kullanım şekli büyük ölçüde belirleyici olmaktadır. Prof.Dr. Birsen GÖKÇE’nin yaptığı sınıflamada “soru kağıdı” posta yoluyla ya da topluluklara dağıtılarak yapılan bir uygulama olarak tanımlanıyor. Posta ile olması durumunda, gönderilen soru kağıtlarının tümünün geri gelmemesi gibi bir sakıncayı da beraberinde getirir. Ancak bu yöntemde soru kağıdını yanıtlayan kişinin doğrudan doğruya yanıtları soru kağıdına aktarması, daha sağlıklı sonuçlar vermesi açısından yararlıdır.

Anket, bilgi alınacak kişilerin doğrudan doğruya okuyup cevaplandıracakları bir soru listesinin hazırlanması şeklinde yapılan gözlemdir. En çok uygulanan şekil yukarıda da belirtildiği gibi anket soru veya listelerinin deneklere postayla gönderilmesi, cevapların da yine postayla alınmasıdır. Posta yoluyla uygulanan ankette, soru listelerine araştırmanın amaçlarını, araştırmayı yapan kişi ve kuruluşları ve cevaplamayla ilgili özellik taşıyan diğer noktaları açıklayan bir de yazı eklemek gerekir.

Anket soruları postayla gönderilebileceği gibi, cevaplama bir anketçi yardımıyla da yapılabilir. İkincisinde sorulara verilen cevapları anketçinin kendisi anket kağıdına işaretler. Diğer bir yol da denekleri bir araya toplayarak veya toplu olarak bulundukları bir yerde anket uygulayarak soruların doğrudan cevaplandırılmasıdır. Örneğin bir fabrikada çalışan işçiler veya bir kütüphanedeki okuyucular üzerine uygulanan anketler bu türdendir.

Anket uygulamasında en önemli noktalardan birisi kuşkusuz anket sorularının hazırlanmasıdır. Anket sorularının düzenlenmesi, bilgi, sabır, özen isteyen ve ön araştırmayı gerektiren bir işlemdir. Sorular, herkes tarafından aynı şekilde anlaşılacak biçimde kısa, açık ve kesin olmalıdır. Görüşme tekniğindeki gibi soruların yeniden dile getirilmemesi veya tamamlayıcı soru sorulamaması, anket sorularının baştan dikkatli bir şekilde hazırlanmasını gerektirir.

Sorular hazırlanmadan önce çalışmanın kapsamı ayrıntılı olarak belirlenirse bu farklı bölümleri soru şekline dönüştürmek oldukça kolaylaşır. Daha açık bir deyişle, elde edilmeye çalışılan her bilgi ankette bir soru şeklinde ifade edilmelidir.

Anket sorularını hazırlamada geçerli iki ana ilke vardır. Bunlardan birisi, sorulacak her sorunun araştırmanın ana konusu veya hipotezi ile doğrudan ilişkili olması, ikincisi ise soru cetvelinin bir iç bütünlüğe sahip bulunmasıdır. Bu ilkelerden birincisi ilgisiz soruların sorulmamasını, ikincisi birbirine benzer soruların kendi aralarında gruplandırılmalarını ve dolayısıyla soru cetvellerinin mantıki bir bütünlük oluşturmasını ifade eder.

Hazırlama tekniği bakımından da anket soruları iki türlü olabilir: “Kapalı-uçlu” sorular ve “açık-uçlu” sorular. Eğer sorulan soruya verilecek cevap seçenekleri tam olarak belirlenmişse, başka bir deyişle, sorular sistemleştirilmişse bunlara kapalı-uçlu sorular denir. İkinci durumda deneğe, soruları serbestçe cevaplama ve cevapları kendi ifadeleriyle dile getirme olanağı verilmiş olmaktadır. Araştırmacının cevaplar konusunda önceden bilgi sahibi bulunmadığı, çok değişik cevaplar alma olasılığının söz konusu olduğu veya derinlemesine cevaplar alınmak istendiği durumlarda açık – uçlu soru şekli tercih edilmelidir.

Demek oluyor ki hangi ölçüde bir sistemleşmeye gidileceği, ya da cevaplamada ne ölçüde serbest davranılacağı, biraz da araştırmanın özelliğine bağlı olacaktır. Örneğin bilgi ve sondaj soruları, nitelikleri gereği açık uçlu olmaktadır.

Sistemleştirilmiş sorular ise düşünülen cevapların önceden belirlenip seçenekler şeklinde sunulduğu sorulardır. Araştırmanın özelliğine göre bir ankette her iki türden de soru yer alabilir.

NELER ÖĞRENDİK?

Yorum yapın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.