Turizmin Türk Ekonomisindeki Yeri

Türkiye, yetişmiş yeni iş gücünün önemli bir kısmı için, iş bulma olanakları kısıtlı olan bir ülkedir. Ülkede hem hızlı nüfus artışı hem de artan bu nüfusun kentlerde yoğunlaşması sorunu günden güne ağırlaştırmaktadır. Özellikle ekonomik kriz dönemlerinin oluşturduğu ortam, çalışabilecek durumdaki insanlara yeni iş alanları yaratma konusunda bir takım zorluklar yaratmaktadır. Turizm sektörü bu konuda yeni iş alanlarının açılmasını sağlayarak önemli bir işlev görmektedir.
Türkiye’de iş gücü istatistikleri ayrıntılı biçimde elde edilemediğinden, turizm için istihdam rakamı değişik yollarla tahmin edilmektedir. Tahminlerin dayanak noktasını ise, yatak başına çalışan kişi sayısı oluşturmaktadır. Türkiye’de yapılan çeşitli çalışmalar, konaklama tesislerinde yatak başına 0.5 kişinin istihdam edildiğini göstermektedir. 2001 yılı sonu itibariyle Turizm Bakanlığı’ndan işletme, yatırım ve belediye belgeli toplam yatak sayısı 1.000.000dolaylarındadır. Bu durumda, konaklama tesislerinde doğrudan çalışan işgücü sayısı 500.000 olmaktadır. Bu rakama marina ve yatçılık, ulaştırma şirketleri, seyahat acentaları, alış-veriş merkezleri gibi turizmle ilgili çeşitli birimlerde çalışan işgücü eklendiğinde sektörde doğrudan istihdam yaklaşık 800.000’i bulmaktadır. Öyle ki,1999 yılında yapılan bir araştırmada Türkiye’de turizm sektöründe 732.000 kişinin doğrudan istihdam edildiğini göstermektedir. 2010 yılında bu rakamın 1.427.000’e ulaşacağı tahmin edilmektedir.
Araştırmalar, turizmde bir birim doğrudan istihdamın, yan sektörlerde 1,5 birim dolaylı istihdam yarattığını göstermektedir. Böylece günümüzde turizmde dolaylı istihdam rakamı 1.200.000’i, doğrudan ve dolaylı istihdam toplamı ise yaklaşık 2.000.000’u bulmaktadır.

Turizm, özellikle gelişmekte olan ülkeler tarafından şiddetle ihtiyaç duyulan döviz girdisi sağlayan, istihdam olanakları yaratarak işsizliğin azaltılmasına katkıda bulunan bir ekonomik faaliyet olarak kabul edilmektedir. Öyle ki, Türkiye’nin de içinde bulunduğu kimi ülkeler turizmi başlı başına bir ekonomik gelişme amacı olarak kabul etmişler ve yetersiz ekonomik kaynakların önemli bir bölümünü turizmin gelişimine ayırmışlardır. “1991 yılında Türkiye’de yapılan toplam sabit sermaye yatırımlarının % 4’ünü turizm alanındaki sabit sermaye yatırımları oluşturmaktadır.” Gelişmekte olan ülkelerde, ekonomik kalkınmanın sağlanabilmesi için temel şart dışsatımın arttırılmasıdır. Dolayısıyla gelişmekte olan ülkelerin turizmi ekonomik kalkınma aracı olarak kullanmak isteme nedenlerinden birisi; turizmin görünmeyen dışsatım olarak söz konusu ülkeler için önemli miktarda gelir yaratması olduğu söylenebilir.
Birçok ülke için önemli miktarlarda görünmeyen dışsatım geliri sağlayan turizm, diğer dışsatım sektörlerinden farklı özelliklere sahiptir. Bu özellikler şu şekilde sıralanabilir:
1. Bankacılık ve sigortacılık sektöründe olduğu gibi turizm sektöründe de bir yerden başka bir yere gönderilen somut bir ürün söz konusu değildir. Gerçekte turizm, müşterinin ürünün üretildiği yere gelip bizzat ürünü tükettiği birkaç sektörden birisidir.
2. Turizmin görünmeyen ihracat olarak bir başka özelliği, ülkenin sahip olduğu uluslar arası ulaştırma işletmelerinin ödediği navlun hariç ülke turistik ürün dışsatımı için herhangi bir navlun ödememektedir.
3. Turizm ürününün birçok parçadan oluşması nedeniyle turizm, ulusal ekonomi içindeki birçok sektörü etkilemektedir. Örneğin, turist harcamaları otelleri, alış-veriş merkezlerini, restoranları, rekreasyon hizmeti veren işletmeleri, ulaştırma işletmelerini vb. gibi birçok sektörü doğrudan etkilerken, yerel yönetimlerin gelirleri, alt yapı hizmetleri vb. gibi alanları dolaylı olarak etkilemektedir.
4. Turizm hem mevsimsel dalgalanmaların yaşandığı hem de olumlu iç ve dış gelişmelerden yavaş, olumsuz iç ve dış gelişmelerden ise çok çabuk etkilenen bir sektördür. Dolayısıyla turizm istikrarsız bir dışsatımdır.
5. Turizm sayesinde dışsatımı olanaklı olmayan jeo-ekonomik varlıklar, sosyo-kültürel varlık, değer ve olaylar ile spesifik bazı hizmetlerin dışsatımı yapılmakta ve ülkeye döviz girişi sağlanmaktadır.
6. Turizm ürününün bir başka özelliği de ürün pazarlamasındaki farklılıktır. Diğer dışsatım ürünleri fuarlarda somut bir ürün olarak sergilenebilirken, soyut nitelik taşıyan turizm ürünü sergilenememektedir. Acentalar aracılığı ile satılan turizm ürünü sözlü tanıtım ve poster, slayt, film, broşür vb. gibi görüntülü araçlar yardımıyla satılır.
Bugün dünyada hem ödemeler dengesi fazla veren Japonya gibi ülkelerin hem de ödemeler dengesi açık veren Türkiye ve Yunanistan gibi ülkelerin turizmi ulusal seviyede teşvik etmelerinin temel nedeni; turizmin ödemeler dengesine her iki ülke açısından da katkıda bulunmasıdır.
Japonya gibi ödemeler dengesi fazla veren ülkeler, bu fazlalığın enflasyona neden olmaması ve eritilmesi için vatandaşlarının uluslar arası turizme katılmalarını teşvik etmektedirler.
Bunun aksine ödemeler dengesi açık veren ülkeler ise, ödemeler dengesi açıklarını kapatmak istemektedirler. Çünkü, ödemeler dengesindeki bir bozukluk gelir, istihdam ve fiyatlara yansımaktadır. Bu nedenle ödemeler dengesi politikası gerek dış ekonomi politikası ve gerekse genel ekonomi politikası içinde önemli bir yere sahiptir.
“Gelişmekte olan ülkeler için uluslar arası turizmin geliştirilmesi, gereksinim duyulan döviz gelirlerinin artırılması açısından diğer sektörlere kıyasla üç temel üstünlüğe sahiptir. Bu üstünlükler şunlardır:
1. Turizm, sürekli büyüyen bir endüstridir.
2. Turizm pazarı, imalat ve diğer temel mal pazarlarının aksine göreceli olarak daha az korunmaktadır. Dahası turizm pazarı tüketicilerin turistik ürünü tüketmek için üretim yerine gitmek zorunda oldukları bir pazardır. Dolayısıyla ithal ikamesi daha etkindir.
3. Turizm, birçok ülke açısından hem ekonominin çeşitlenmesi hem de geleneksel dışsatıma bağımlılığın azalması anlamına gelmektedir.”

Yorum yapın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.