"Bilim ulusların sınırını tanımaz." görüşü, bilim ve bilginin evrensel değerler olduğuna ve her kültürün bilim tarihine katkıda bulunabileceğine dair inancını yansıtır. Bu görüş, bilim ve teknolojinin gelişiminde farklı medeniyetlerin etkileşiminin önemini vurgular.
"Bilim ulusların sınırını tanımaz." görüşü, bilim ve bilginin evrensel değerler olduğu ve her kültürün bilim tarihine önemli katkılarda bulunabileceği inancını yansıtır. Bu ifade, bilim ve teknolojinin gelişiminde farklı medeniyetler arasındaki etkileşimin önemini vurgular. Bilim, farklı coğrafyalardan gelen bilgilerin ve yöntemlerin bir araya gelmesiyle zenginleşir. Tarihsel olarak bakıldığında, matematik, astronomi, tıp ve mühendislik gibi alanlarda birçok farklı kültür birbirinden öğrenmiş ve bu bilgileri kendi bilgi birikimlerine entegre etmiştir. Örneğin, Arap bilim insanları Orta Çağ'da Yunan ve Hint matematik ve astronomi çalışmalarını geliştirerek Batı dünyasına aktarmışlardır. Benzer şekilde, Çin'in kağıt ve pusula gibi icatları dünya çapında seyahat ve iletişim biçimlerini dönüştürmüştür. Dolayısıyla, bilim ve teknoloji, farklı medeniyetlerin birikimleri sayesinde ilerlemiş ve bu süreçte kültürel sınırlar aşılarak gerçek anlamda global bir nitelik kazanmıştır.
Bu perspektif, bilimin sadece belirli bir kültüre veya topluma ait olmadığını, tüm insanlık için bir kazanım olduğunu ve küresel bir çaba gerektirdiğini göstermektedir.