Hepsi için söyleyemem ama çoğu yazar için yazma yaşama demektir, yaşamın yerini alır. Bunu doğru sayıp gezi yazılarına uygularsak gezilen yerlerin yazılması, o yerlerin görülmesinden daha anlamlıdır yazar için. Çünkü yazarak var eder o. Gezi yazarları da ressamlar gibi gördükleri yerleri kendilerine göre bir biçime sokarlar, kendi kişiliklerini katarlar oraya. Böylece gezgine bir doğa parçasını, bir kenti, bir görünümü, elden geçmiş, pişirilmiş, kotarılmış olarak verirler. Bundan ötürü de gezi yazarları, anlatılan yeri okur için artık görülmüş
bir yer durumuna sokmaz; tam tersine görülmesi gerekli bir yer kılar.
Bu parça için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?