Şehirler mevsimleri unutmuş. Mevsimler değişiyor da kimsenin haberi bile olmuyor. Çünkü onlardan bir haberci, bir işaret yok şehirlerde. Şehrin kendine has akışı, yapıları, kurumları, ciddiyeti ve öldüren kalabalıkları bahara ve onun işaretçilerine gelecek yer bırakmamış. Yalnız bahara mı? Bütün mevsimlere.... Mevsimlerin değiştiğini takvimlerden izliyor şehirliler. Ne gülünç değil mi? Kış, bahar, yaz ve sonbahar.... Nelerle gelir bunlar, ortalığı nasıl değiştirir, dünyayı hangi renklere boyar.... Takvim sayfalarında Baharın ilk günü, kış başlangıcı filan yazar.... Siz de inanırsınız. Oysaki böyle mi olmalı? Bir çiçeği dalında koklayıp da ilkbaharın geldiğini hissetmenin, sarı yaprakların yorgun kaldırımlarda savrulmalarıyla sonbahara merhaba demenin tadını verir mi hiçbir şey? Evet, Nüfus artıyor, her şey değişiyor; ama ne olursa olsun doğaya bu kadar haksızlık etme hakkımız yok bence.
Yazar şehirlerin bu halde olmasında hangisini sorumlu görmemektedir?