vahşetin çağrısı Kitap Özeti

vahşetin çağrısı Kitap Özeti

Kitabın Adı vahşetin çağrısı Kitabın Yazarı jack london Gönderen seray yıldız

Yukon ve Alaska’da altın bulunması, kızak çekicek büyük ve güçlü köpeklere olan ihtiyacı arttırmıştı. Santa Clara’da, yargıç Miller’in evinde yaşayan Buck, tam olarak altın arayıcılarının istediği gibi bir köpekti. Kumar borçlarını ödeyemeyen bahçıvan yardımcısı Manuel, Buck’ı kaçırır ve köpek kaçakçılarına satar. Bir salon işletmecisine verilen Buck, trenle kuzey bölgelere yollanır. Yolculuğu boyunca küçük bir kutuda hapsedilir. Kutudan çıkarılınca öfkeden salon sahibini ısırır. Buradan bir köpek terbiyecisi olan kırmızı kazaklı adamın evine getirilir. Bu evde kuralları ve kurallara uymadığı süece cezalandırılacağını öğrenir.


Bir gün Kanada hükümetinin iki görevlisi olan Francois ve Perrault köpek terbiyecisinin evine gelir ve Buck’la birlikte Dave ve Curly isimli köpekleri de satın alırlar. Dawson’a giden ve ordan Skaguay’a dönen ekipte, yolculuk sırasında Curly eskimo köpekleri tarafından öldüülü. Buck’ın aklına kırmızı kazaklı köpek eğiticisi gelir ve bu dünyada sopa ve diş yasasının geçerli olduğunu anlar. Aldığı derslerden hep güçlü olmak zorunda olduğunu anlayan Buck, hiç bir zaman mücadeleyi bırakmaz ve hep ayakta kalmaya çalışır.

Buck ve Dave zorba bir eskimo köpeği olan Spitz’in liderliğini yaptığı köpek grubuna katılırlar. Buck gruptaki diğer köpeklerden daha hızlı bir öğrenme yeteneğine sahiptir. Zamanla yargıç Miller’in evinden kalan evcilliğini de kaybeder ve gün geçtikçe daha da vahşileşir. Spitz ve Buck arasında liderlik için bir savaş başlar ve bir gece tavşan avından sonra iki köpek ölümcil bir kavgaya tutuşurlar. Spitz’i öldüen Buck, köpek grubunun yeni lideri olur.

Hükümet görevi tamamlandıktan sonra Hal adında yirmi yaşlarında bir ahmağın liderlik ettiği 3 kişilik bir altın arama grubuna satılırlar. Hal’ın yanında kızkardeşi Mercedes ve kızkardeşinin kocası Charles bulunmaktadır. Tecrübesiz ve beceriksiz bu grup, köpekler konusunda da hiçbirşey bilmemektedir. Ellerindeki yiyeceği idareli kullanamazlar ve köpekler birer birer açlıktan ölmeye başlar. Bu durumda White River’a kadar gelirler ve burada John Thornhon’un kampına ulaşırlar. Aylar geçmiş ve bahar gelmiştir, ısınan havalar nedeniyle gölün üstündeki buz tabakası iyice incelmiştir. John, Hal ve ekibine gölden geçmemelerini salık verir ama çok bilmiş Hal, kararında ısrar eder. Yolculuğa devam etmek için ayağa kalkmayan Buck, Hal’dan öldüesiye bir dayak yer. Son anda John araya girip Buck’ın hayatını kurtarır ve diğerleri yollarına devam ederler. Az sonra iyice incelmiş olan buz tabakası çatlar ve Hal ve ! ekibi gölde boğulup ölüler.

Buck John’un en sevdiği köpeği olur ve Buck’da sahibini çok sever. John’un diğer köpekleri Skeet ve Nig’in de yardımıyla eski sağlığına kavuşan Buck, yolculuk boyunca kaybettiği evcilliğini yeniden kazanmaya başlar. Sahibi John için birçok inanılmaz şeyler yapar, iki kez John’un hayatını kurtarır ve bir kez de paraya ihtiyacı olduğu bir anda çok zor bir bahsi kazanır. John’un arkadaşları Hans ve Pete ile köpekler, dillere destan yitik bir madeni aramak için Doğu’ya giderler. Yolculuk Buck’ı çok mutlu eder ve madene vardıklarında artık köpeklerin yapıcak bir işi kalmamıştır.

Zamanla içindeki vahşilik iyice açığa çıkan Buck, kamp yerinden uzaklarda kalmaya ve kendni yiyceğini kendi bulmaya başlar. Ormanın içinden gelen sese kulak verir ve bir gece ormanın içinde bir kurtla arkadaş olur. Buck kampa döndüğünde, John ve arkadaşlarının Yeehat kabilesi tarafından öldüüldüğünü görü. Kabileye saldırır ve bir çok yerliyi öldüerek sahibinin öcünü alır. İnsanoğluyla bütün bağları kopan Buck; içindeki çağrıya kulak verir ve ormanın derinliklerine inerek bir kurt süüsüne katılır, yaşamının geri kalanını bir kurt gibi vahşi bir biçimde geçirir.

Bu kitaplar iki hayvanın doğaya karşı verdiği çetin mücadeleyi konu alıyor. İki kitabın da kahramanı da son derece evcil ve uygar yetiştirilmiş hayvanlar. Fakat ikisinin de başından geçen olaylar, yıllardır yaşamaya alıştıklarından çok farklı ve bu olaylar onların kişiliklerini derinden etkiliyor. İki kitabın kahramanı da, gün geçtikçe vahşileşiyor ve içlerindeki, atalarından gelen vahşi hayvan açığa çıkıyor.

İki kitapta da doğaya dönüş ve doğaya özlem ana düşünce. Buck’ın insanoğlu ile bağlarını koparıp kurtlarla yaşamaya başlaması, Doru’nun yavrusuyla birlikte sahibini bırakıp dağlara kaçması bunun en güzel örnekleri.

İki kitapta da insanların faydacı tutumları yer alıyor. İki kahraman da, sahiplerine fayda sağladıkları süece değerli, faydalı olamayacak duruma geldiklerinde ise sahipleri tarafından gözden çıkarılıyorlar.

İki kitapta da doğanın sert kanunları işlenmiş. Güçlü bir hiyerarşiye dayalı doğada, herkes faydalı ve yararlı olabildiği oranda değerli. Her grubun bir lideri var. Vahşetin Çağrısı’nda Spitz, Yılkı Atı’nda ise Demirkır bunun örneği. Ve daima, liderler ile lider olmak isteyenler arasında bir mücadele var.

Yılkı atındaki Hıdır Emmi karakteri ile, Vahşetin Çağrısı’ndaki John Thornhon karakteri bir çok benzerlik gösteriyor. İki karakter de hayvanlara karşı büyük bir sevgi besliyor ve kitabın kahramanlarının hayatlarını kurtarıyorlar.

İki öykü de zor doğa koşullarında ve kış aylarında geçiyor. Bu durum; kitap kahramanlarının hem ortaya çıkan sorunlar, hem de zorlu kış şartlarıyla mücadele etmelerine neden oluyor.

İki kitabın kahramanı arasında büyük farklar var. Buck lider olan, etkili ve güçlü bir karakter. Doru ise, lider olma gibi bir iddiası bulunmayan, geçmişini unutamamış ve büyük iddiaları olmayan bir karakter. Belki de anne olması Doru’nun bu kadar yumuşak huylu olmasına neden oluyor.

İki kitabından anlatım özellikleri birbirinden oldukça farklı. Yılkı Atı, Kayseri-Erciyes yöresinin şivesi ile yazılmış. Son derece doğal kullanılan dil, bol miktarda argo kelime içeriyor. Vahşetin Çağrısı ise argodan uzak bir dille yazılmış ve romantik bir anlatıma sahip.

Yılkı atının anlatımı daha duygusal, Vahşetin Çağrısı ise daha gerçekçi bir anlatıma sahip. Yılkı Atı’nın sonunda, yavrusu Altay’ı alıp kaçması, romanın duygusal yönünü vurguluyor.

Yılkı Atı; cumhuriyet sonrası Tükiye’sinde, köylünün hayatını da anlatıyor. Kışın gelmesiyle köylünün artan sorunları, geçim derdi ve sıkıntıları, Yılkı Atı’nın anlattığı bir başka öykü. Vahşetin Çağrısı ise, böyle incelemelerden uzak, sadece Buck üzerine kurulmuş bir roman. Vahşetin Çağrısı, Amerika’da altına hücum döneminde yazılmıştır.

İki roman da üçüncü tekil kişili anlatımla yazılmış. İki romanda da çevre tasvirleri büyük yer kaplıyor. Konunun böyle anlatımı, okuru öykünün içine çekiyor ve konuya ilginin kopmasını engelliyor.