Boğaziçi Şıngır Mıngır Kitap Özeti

Boğaziçi Şıngır Mıngır Kitap Özeti

1. KİTABIN KONUSU:
Eserde İstanbul’un 600 yıllık Türk hakimiyetindeki geçmişine ait 38
birbirinden bağımsız hikaye anlatılmaktadır. Hikayeler o dönem insanların yaşam tarzını anlatmaktadır.

2.   KİTABIN ÖZETİ:
 Eserdeki 38 hikayeden seçtiğim üçünü anlatacağım.
 UÇ BABA TORİK
 Bu hikayede Galata Kulesinin geçmişteki durumu anlatılmaktadır.Kule Cenevizlilerden  kalmıştır. Merdiven anlamına gelir. 1630 yıllarında İstanbul’da Uludağ’I görme modası vardır. İnsanlar bu amaçla yüksek yerlere çıkıp Adaların üzerinden Uludağ’ın silüetini görmek isterler.  Yazar ayrıca kulenin etrafında birkaç yapıyı tasvir etmektedir.
 İlk uçan Türk olan Hezarfen Ahmet Çelebi 1632’te  kulenin üzerinden süzülerek tüm İstanbulluların ve padişahın gözünün önünde Boğazı geçerek Üsküdar’a iner.  Yine o yıllarda Lagari Hasan Çelebi de ilk Türk füzecisi olur. Sarayburnu’ndan barut doldurduğu füzesiyle havalanır, havadayken füzeden ayrılarak bir tür paraşüt açarak denize inmeyi başarır. Padişaha “Size İsa Peygamber’den selam getirdim.”der.
 Hikayede son olarak o dönem dünyaya gelen özürlü bir çocuk anlatılmaktadır. Çocuğun böyle olmasının sebebi ise babasının sarhoşken eşiyle ilişkiye girmesi olarak anlatılır.
 TÜRK KIRMIZISI KAYIKLAR
 Bu hikayede 19.yüzyılda İstabul’da moda olan kayıklar anlatılıyor. Bu dönemde Boğaz’da yalısı veya köşkü olanlar ulaşımlarını kayıklarla yaparlar.  Bu kayıklar güzellik ve büyüklüklerine göre sahiplerinin konumunu göstermektedirler. Bu yönüyle günümüzün otomobillerine benzemektedirler.
 En gösterişli kayık padişaha aittir. Bu kayık 18 kayıkçı tarafından çekilir. 150 kişiyi alabilmektedir. Üzerinde fenerler ve gümüş süslemeler bulunur. Padişahın oturması için üzerinde köşk(bir tür kamara) bulunmaktadır. Ayrıca maiyeti içinde oturma yereleri bulunur. Yine elçiler buna benzer ama çok daha küçük ve gösterişsiz kayıklar kullanmaktadırlar.  
 Bu yıllarda Osmanlı Devletinin Paris Elçisi, Napolyon’unkine benzer beyaz bir at arabası yaptırır. Arabaları karıştıran Parisliler kral geldiğini sanarak paniğe kapılmaktadırlar. Bunun üzerine ülkeler arası diplomatik yazışmalar yapılarak elçinin arabadan vazgeçmesi istenir. Ardından bu sorun çözülür.
 İstanbullular cuma günleri bu kayıklara binerek mesire(piknik) yerlerine giderler, yanlarında getirdikleri balıkları kızartarak yerler. Bu eylem yıllarca tekrarlanarak bir gelenek haline gelir.
 800 TENEKE KAVURMA
 Bu hikayede 19. Yüzyılda insanların yiyecek alışkanlıkları ve verilen büyük ziyafetler anlatılıyor. Ayrıca sarayın yemek konusunda savurganlığı eleştiriliyor.
 Saray mutfağının kendine özgü bir hiyerarşisi vardır. Sary için her gün 1700 tabla yemek çıkarılmaktadır. Yine sarayda yemek odası kavramı yoktur. Yemek herhangi bir odada yenebilmektedir. Sultan Abdülhamit ağır yemeği sevmektedir. Pilav hemen her öğünde yenir.
 Devletin ileri gelenlerinin yemek listeleri verilmiştir. Bu listelerde en az 8 çeşit yemek olduğu görülmektedir. Hikaye ismin 93 Harbinde Ruslar İstanbul’a yaklaştığında saray mutfağının padişahın Bursa’ya planlanan kaçışı için hazırladığı yolluktan almaktadır. 
 Son olarak hikayede Abdülhamit’in ev kadınları için yayımladığı buyruk yer alıyor. Buyrukta padişah kadınlardan israfı önlemek amacıyla yediden fazla çeşit yemek yapmamalarını istiyor.

3.KİTABIN ANA FİKRİ:
 Türk tarihi bir bütündür ve bizim unuttuğumuz Osmanlı İstanbul’unun 600 yılı anımsamalıyız ve tarihimizden kopmamalıyız.
4.KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE SAHIŞLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ:
 

5. KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
 Özellikle tarihle ilgilenenlerin okuması gereken bir kitap. Bizim unuttuğumuz bir geçmişimiz olduğunu bize hatırlatıyor. Zengin bir kültür ve dile sahip olduğumuzu 16.yy’daki bir Türkçe-Fransızca sözlükte yer alan 46 çeşit armut adından anlayabiliriz.

6. KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ:
Bandırma da doğdu.İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümünü bitirdi. İş müfettişliği, kitaplık müdürlüğü gibi görevlerde bulundu.

Şiir kitaplarının yanısıra, değişik türlerde bir çok esere imza attı. Salah Birsel, ironi ve humor özellikleri taşıyan şiirleriyle modern şiirimizi temalar ve dil bakımından demokratlaştırmış, geliştirmiş şairler arasındadır.

ÖNEMLİ ESERLERİ:
Dünya İşleri (1947),Hacıvatın karısı (1955),Ases (1960), Kikirikname
  (1961),Haydar Haydar (1972), Köçekceler (1981, Bütün Şiirleri (1986)