Sor

Aşağıda Tevfik Fikret ve Ahmet Kutsi Tecer'e ait şiirlerden parçalar verilmiştir 1. Metin YAĞMU

igtiofi 18.11.2024 / 22:12
Soru

Aşağıda Tevfik Fikret ve Ahmet Kutsi Tecer'e ait şiirlerden parçalar verilmiştir

1. Metin

YAĞMUR

Küçük, muttarid, muhteriz darbeler

Kafeslerde, camlarda pür-ihtizâz

Olur dembedem nevha-ger, nağme-sâz

Kafeslerde, camlarda pür-ihtizâz

Küçük, muttarid, muhteriz darbeler...

Tevfik Fikret

2. Metin

ÖĞÜT

Yorgun bir hayatın kederlerinden

Ruhunuz bunalır, dolarsa yarın,

Gür sesle meleyen sürüyü güden

Çobanın gezdiği yerlere varın;

Ahmet Kutsi Tecer

Bu şiirleri şekil ve içerik bakımından karşılaştırınız. Şiirlerin benzerlik ve farklılıklarına dair birer özellik yazınız

Eklenen Cevaplar
  ebrpnii87 21.11.2024 / 01:35 
#1

Benzerlikler: Her ikisinde de kafiye kullanılmış, bir ölçü kullanılmıştır. Bu da şiirlere Ritmik bir akıcılık ve estetik bir görünüm kazanıdırmıştır.

Farklılıklar:

Yağmur: Aruz ölçüsü, beş dize

Öğüt: Hece ölçüsü, dört dize

Her ikisininde kafiye örgüleri farklıdır.

Yağmur şiirinde bireysel bir konudan bahsedilirken Öğüt şiirinde toplumsal konudan bahsedilmiştir. Bu da içerik açısından farklılıktır.

Cevap Ekle 💯
* Zorunlu
10000
9-9
Powered by Commentics
Benzer Sorular
Derinden derine ırmaklar ağlar, Uzaktan uzağa çoban çeşmesi. Ey suyun sesinden anlayan bağlar! Ne söyler şu dağa çoban çeşmesi? Bu dörtlükle aynı ölçü ve temada dört dizelik, özgün ifadelerinizle bir şiir yazınız.
Şiir türünde yazılmış aşağıdaki eserlerin sanatçılarını karşılarında verilen boşluklara yazınız. Sahra : ... Rübâb-ı Şikeste : ... Piyale : ...
MEMLEKET TÜRKÜLERİ El gibi dolaşma Anadolu'nda, Arkadaş yurdunu içinden tanı: Dinle bir güzeli pınar yolunda, Dinle bir yaylada garip çobanı. Bir ıssız ev gibi gezdiğin bu yurd Yıllarca döktürür sana gözyaşı. Yavrunun derdiyle âh eder Bayburd, Turnanın hasreti yakar Maraş'ı.... Faruk Nafiz Çamlıbel Bu şiirde öne çıkan millî ve manevi değerimizi yazınız.
Dereden tepeden uzun uzun konuştuk. Bu arada hergün, sabahın beşinde çalar saatin sesiyle uyandığını, gazocağına çaydanlığı oturttuğunu, bulaşıkları yıkadığını, çarşıdan ekmek ve peynir aldığını, altıya doğru kardeşlerinin karnını doyurup altı buçukta omuzomuza işçi kalabalığıyla vapura binip yedide köprüye geldiğini, yediyi çeyrek geçe de atölye de iş başı yaptığını öğrendim. Bu parçada yanlış yazılmış sözlerin doğru biçimlerini yazınız.
Aşağıda Sait Faik Abasıyanık'ın Bir İlkbahar Hikâyesi adlı öyküsünden bir parça verilmiştir. Tam otuz sene evvel on iki yaşında idim. Anadolu'nun bir şehrinde bulunuyorduk. Babam memurdu. Şehre bir yaz sonunda gelmiştik. Kötü, insan boyu karlı bir kış geçirmiştik. Sonra bir gün bahar geliverdi. Karlar eridi. Karlar eridi ama karları eriten güneş değildi, yağmurdu. Bu Anadolu şehrinin ilkbaharı kırkikindi yağmurlarıyla başlardı. Sabahleyin parlak mavi bir gökyüzünde ısıtmayan, güneş vurmuş kar gibi soğuk bir güneş görünürdü. Saat daha on biri bulmadan doğudan mı, batıdan mı, kuzeyden mi bilmem, bir kara bulut peyda olur; on dakika sonra bardaktan boşanırcasına bir yağmur bütün gün tıkır tıkır, şakır şakır durmadan yağardı. Odamın penceresinden Karaçayır dedikleri bir koyu yeşil ova görünürdü. Göğün her rengini deniz gibi emen bu çayırın renk oyunları da olmasa evden bir deli çığlığı ile fırlamak işten değildi. Bu parçadaki zaman ve mekânı belirten ifadeleri yazınız.