Sabaha karşı Plevne civarından geçiyorduk. Plevne Ovası'nı görmek, arz üzerinde hakir bir mezarı bile kalmayan zavallı babamın ruhunu biraz teneffüs etmek istiyordum. Eyvah! Yüksek ve zengin ekinleri okşayan gece rüzgârı madde ve hakikat gibi insafsız- dedi ki: Babanın kanını emen bu toprak şimdi babanın cisim ve ruhundan yabancı açıklara sünbüle-i gıda hazırlıyor. Şimdi ufk-ı şarkî kızarıyor, kızarıyordu. Osmanlı bayrağı gibi al, kan gibi al olmuştu: Bir ruh-ı şehid için bu ufk-ı sabah ne güzel kefendi: Baba, seni bu ağustos ayının son seherinde Plevne ufkunun bu geniş, kanlı mendili içinde kokladım.
Bu metnin türü aşağıdakilerden hangisidir?