Leylak renkli sisler içinde eriyen Marmaraʼnın kubbeli, ince minareli, uzun ve uyumuş ufuklarında, büyük ve beyaz kenarlı bulutlar, parçalanmış köpük dağları
hâlinde yavaş yavaş büyüyor, dağılıyor, toplanıyor; derin çukurlarında, yüksek tepelerinde morluklar, koyu mavilikler birikiyordu. Haziranın yakıcı güneşi, vapurun dumanlardan ve yağmurdan esmerlenmiş tentelerine düşüyor, bazen duran ve yine birden esmeye başlayan kararsız rüzgârı sanki ılıklaştırıyordu.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?