Gelecek İçin Yönetim Kitap Özeti

Gelecek İçin Yönetim Kitap Özeti

GELECEK İÇİN YÖNETİM (1990’LAR ve SONRASI)
Peter F. Drucker
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Çeviren : Fikret Üçcan

Kitap İktisat, İnsan, Yönetim ve Organizasyon olmak üzere dört bölümde incelenmiştir.

İlk bölümde genel olarak ekonomi bilgileri verilmiş ve Amerika Birleşik Devletleri ekonomisi, Japonya’nın ekonomi yapısı ayrıntılı olarak incelenmiştir. Peter F. DRUCKER İktisat adlı ilk bölümde ekonominin geleceği hakkında öngörülerini açıklamaktadır. 1990’lı yıllar beş önemli alanda, sosyal ve ekonomik çevre ile işletmelerin stratejilerinde, yapısında ve yönetiminde çok yaygın etkileri olan değişikliklere yol açacaktır. Birincisi dünya ekonomisi, işadamlarının, siyasilerin ve iktisatçıların hazır bulup olduğu gibi kabul ettiğinden çok daha farklı olacaktır. Ekonomik ilişkiler, ülkeler arasında değil giderek birbiriyle ticaret yapan bloklar arasında gelişecektir. Önümüzde on yıl içinde ortaya, Japonya’nın çevresinde gerçek bir şekilde örgütlenmiş bir Doğu Asya bloğu ile bunun paralelinde Avrupa Ekonomik Topluluğu ve Kuzey Amerika olmak üzere üç blok çıkması ihtimali vardır. Böylece, gerek yatırım gerek ticaret ilişkileri iki taraflı ve üç taraflı anlaşmalarla yürütülecektir.Mütekabiliyet, kolayca, berbat bir korumacılık haline dönüşüp bozulabilmektedir.

İkinci olarak, işletmeler ittifaklar vasıtasıyla dünya ekonomisine entegre olacaktır. Burada sadece işletmeler değil, üniversiteler, sağlık kurumları, mahalli idareler gibi kar amacı gütmeyen kurumlarda ortak olacaktır.

Üçüncü olarak, 1920’lerde modern şirket organizasyonunun ilk meydana çıktığı günden bu yana , ilk defa 1990’larda daha fazla işletme yeniden yapılanacak ve bu yapılanma daha radikal olacaktır. Yarının işletmeleri iki yeni kurala uyacaktır. Bir: İnsanların işin bulunduğu yere gitmek yerine işi insanların bulunduğu yere götürmek. İki: Oldukça üst düzeydeki yönetim ve meslek kademelerine yükselme fırsatı sağlayan faaliyetleri dışardan bir müteahhide yaptırmak.

Dördüncü olarak, bizzat şirketlerin yönetilmesi mesele haline gelmiştir. Bir yönelim gözlemcisinin yapabileceği en büyük hata vaktinden önce doğruyu görmektir.

Beşinci olarak, 1990’lı yıllarda, yurtiçi iktisattan çok uluslar arası siyaset ve uygulanan politikalardaki hızlı değişmelerin hakim olma ihtimali vardır. Geçen kırk yıl gerginliklere ve buhranlara rağmen, siyasal devamlılığın var olduğu yıllardı. Gelecek on yıl siyasal fasılalarla dolu yıllar olacaktır. Amerika Birleşik Devletlerindeki Vietnam çağı gibi sapmalar haricinde 1945 ten beri siyasal hayata , işsizlik, enflasyon, veya devletleştirme/ özelleştirme gibi iç ekonomik sorunlar hakim olmuştur. Bu meselelerin bitmesi mümkün değildir. Ama uluslar arası ve uluslar aşırı siyasal sorunlar dikkatleri gittikçe bunlardan daha uzaklaştırma eğilime olacaktır. Drucker bu teorilerinin yanında daha başka bilgilerde sunuyor. Ekonomi teorisinin zaafı başlığı altında refahı yaratan nedir? Sorusunun cevabını arıyor ve değişik ekonomi görüşlerine göre refah tanımları yapıyor.

Bu bölümde diğer bir başlıkta uluslar aşırı ekonomi olarak sunulmaktadır. Şirketlerin büyükte olsa küçükte olsa gelişmiş ülkelerde sağladıkları liderlik pozisyonunu devam ettirebilmek için dünyanın bütün gelişmiş piyasalarında lider olmak ve bu pozisyonunu korumak zorunda olduğunu savunmaktadır. Bunun yanında bütün şirketlerin tüm dünyada bağlantılarının olması ve kendilerini diğer ülkelerde tanıtmaları gerekmektedir bunun sonucu da şirketlerin uluslar aşırı piyasalara girmeleri gerekmektedir. Şirketlerin birleşmelerinde yabancılık yada değişik kollara sahip olmaları gerekmemektedir.gelişme tek başına büyük şirketlerin marifeti değildir. Menfaat ortaklığı ilkesine dayanır. Yatırım geleneksel olarak ticareti hep geriden izlemiştir. Fakat şimdi ticaret yatırıma daha bağımlı hale gelmektedir. Dünyada artık çokuluslu bir rekabet başlamıştır.bugünün gelişmiş piyasalarını milli sınırların değil bilginin tanımladığı şeklindeki görüşünü kuvvetle desteklemektedir.

Kitabın yine birinci bölümünde Japonya’nın savaş sonrasındaki ekonomik gelişmelerinin sebeplerini açıklamaya çalışıyor. Japonya’da ekonomik gelişmenin sebebini yatırım ekonomisinin uygulanmasına bağlıyor. Tasarruf özendirilmiş ve tasarrufun sonucu olarak ekonomide bir güven unsurunun geldiğini bunun yanında ekonominin canlandığını söylüyor. Ayrıca söylenenin aksine Japonya’nın Amerika’ya bağımlı olduğunu savunuyor. A BD’nin hazine bonolarını alan Japonların kendi istekleriyle Amerika’ya bağlandıklarını savunmaktadır.

Kitabın ikinci bölümü yönetimde en önemli unsur olan insan öğesi üzerinde durulmuştur. İnsan konusunda verimlilik konusunda bahsediliyor. İşgücünü ön plana çıkararak hakimiyet kuran yeni grupların, yani bilgi işçileri ve hizmet işçilerinin verimliliği, gelecek on yıllarda gelişmiş ülkelerdeki yöneticilerin çözmek zorunda kalacağı en büyük ve en çetin sorun olacaktır. Verimliliğin artması ile birlikte milletlerinde zenginliği artmış oldu. Gelişmiş ülkelerde verimlilik devrimi bitmiştir. Sebebi basit çünkü, verimliliğin kesin sonuca götürücü olması için bir şey üretmek veya nakletmek üzere istihdam edilen yeterli insan yoktur. Verimliliğin artırılması için veri işleme cihazlarının kullanılmasıyla birlikte insan öğesinin yerini teknolojinin alması sonucunda verimlilikte ne gibi değişimlerin olacağını düşünmüş ve özellikle hastanelerde ki teknoloji kullanımıyla birlikte verimlilikte de bir artış olmuştur. Diğer bir verimlilik artışı da bir sigorta şirketi örneklendirilerek verilmiştir buradaki verimlilik artışına örnek olarak ödev nedir sorusunun cevaplanmasıyla yakalandığını göstermektedir. Diğer bir verimlilik artışı olarak ta görevlilerin görevlerini azaltarak ya da gerçek görevlerini onlara vererek verimlilik artışı sağlanabilir. Hemşirelerin hastanelerde ki görevlerinin yoğunluğu ve yaptıkları işlerle ilgili saptamalar ve gerçek işleri olan hemşireliği yaptıklarındaki verimlilik artışından bahsediyor. Burada önemli soru şu olmalıdır biz neyin karşılığında para ödüyoruz? Bu sorunun cevabına uygun olarak çalıştırıldıklarında verimlilik artışı olacaktır. Sonuç olarak verimliliğin artırılması tüm ekonomiler için önemli bir amaç olmuştur. Gelişmiş ekonomiler bilgi ve hizmet işlerinin verimliliğini yükseltmedikçe ekonomide durgunluktan kaçınmaları mümkün değildir.

Kitabın insan başlıklı ikinci bölümünde yer verilen diğer bir konuda liderlik konusudur. “Maymun tepeye tırmandıkça arkası daha çok görünür” diyen atasözünü göstererek üst düzey yöneticilerin diğer çalışanlar tarafından sürekli kontrol edildiklerini bu yüzden açıklarının daha çok bulunduğunu söylemektedir. Bu bağlamda üst yöneticilerin kendilerine daha çok dikkat etmeleri gerektiği ve kedilerinin örgütün lider olmalarının gerektiğini söylemektedir. Ayrıca liderlik konusunda bilgiler verilmektedir.

Kitabın üçüncü bölümünde yönetim hakkında yazılan görüşler yer almaktadır.1990’lı yılların Amerikan işletmelerini özellikle büyük şirketleri en fazla zorlayacak konu muhtemelen işletmeleri yöneten kişiler olacaktır. Organizasyonu bilgi çerçevesinde yeniden yapılandırma sonucu gerek yönetim kademesinde çalışanların gerekse genel yönetim işlerinin sayısında önemli ölçüde indirimin yapılması kaçınılmaz olacaktır. Yönetimdeki bu yeni yapılandırmayı gerektirecek şey sadece bilgi değildir. Burada bilgi dışında bazı başka unsurlarda etkilidir.
Yine bu bölümde değişik alt başlıklara da yer verilmiştir. Bunlardan bazıları patronu nasıl yönetmeli, ABD otomobil sanayinin sıkıntıları nelerdir?, Japonların yeni iş stratejileri nelerdir?, etrafta dolaşarak yönetim, kuramsal kültür , kar amaçsız kuruluşlar konuları ile ilgili ayrıntılı bilgiler veriliştir.

Kitabın son bölümü olan organizasyon adlı bölümde şirket idaresi, gelecek için dört pazarlama dersi, yarının şirketi başarı için yetiştirilir, şirketlerin performansını ele veren beş test, araştırma ve geliştirme, evrak odası da satılır, etkin araştırma için on kural, gelişme amaçlı ittifaklara yöneliş, kapitalizme ait bir buhran ; buranın yetkilisi kim imalat teknolojisinin doğuşu başlıklarından oluşmaktadır.

Son olarak şunları söyleyebiliriz artık Avrupalı işadamları Avrupa’nın da bir ekonomisinin olduğuna karar vermişlerdir. 1930’lu yılların ortalarında birden bire bütün şirketler düşüncelerini ülke ufuklarına genişletmeye başladılar. Artık şirketler ufuklarını genişleterek uluslar aşırı bir pazar arayışındadırlar. Şirketlerin arasında uluslar arası kimi yeni bağlantılarla gelişmeler göstermektedirler. Artık günümüzde çok uluslu bir şirketleşme hareketi görülmektedir. Günümüzde yatırım ticaretten çok daha hızlı gelişmektedir. Modern para nasıl dünyanın her tarafına bir yüzyıldan daha kısa zamanda girip insanların yaşamlarını ve emellerini tamamen değiştirdiyse, şimdi bilgininde her yere girmekte olduğu söylenebilmektedir. Günümüz toplumları bilgi egemen toplum olacak ekonomileri de bilgi yoğun ekonomiler olacaktır. Bilgi günümüzde yeni bir yönetim şekli olmaktadır. Bu tespitlerin yanında diğer bir tespit de toplum yapısındaki değişmedir. Günümüzde çiftçilerin toplam nüfusa oranları % 8 i geçmemektedir, buda yeni bir toplum yapısını öngörmektedir. Ayrıca günümüzde üstünlük artık öğrenen toplumlardadır. Bu bağlamda örgütler artık öğrenen organizasyon olmalıdırlar.