Kırk Yıl Kitap Özeti

Kırk Yıl Kitap Özeti

1.KİTABIN KONUSU:.Yazarın hayatını başından geçenleri anılarını anlatmaktadır.
 

2.KİTABIN ÖZETİ:

 Halid Ziya Uşaklıgil Türk romanının ilk yazarlarındandır. Birçok romanı vehikayesi olan,aynı zamanda bir çok  ödül almış Türk romanının öncülerinden biridir. Yazar bu romanında diğer eserlerinden farklı olarak tamamen kendi hayatını anlatan bir roman yazmıştır. Romanında sadecekendi hayatı değil, hayatını anlatırken gerçekleşen olayları tamamen objektif ve birroman havasında anlatmıştır.

 Atatürk’ün olduğu dfönemde askerirüştiyeye katılmış fakat birinci sınıfta ayrılmıştır. Kitapta en çok ilgi çekici bölümler yine kendisinin roman ve edebiyatla ilgili başından geçen olaylarolmuştur. Olayları anlatışında çok çarpıcı bir üslup kullanmıştır. Örneğin bir konferansta söylenen Fransızca bir beyiti, müteakiben Türkçeleştirip kafiyelibir beyit haline getirişini şöyle anlatmaktadır.
“Şeçti küçük kazanından” demek aslındadahauygun olurdu, fakatben ötekişekli daha uygun bulmuştum. “Şeytan” ile admın kafiyesi tercümede beklenebilecek  başarısının en iyi bir nevi idi.

 Hepsi birden alkışladılar.alkışlamak zevkini burada tattım, vehayalimin yıkıp tükenmesinden doğan acıyı yazar sıfatıyla kazanılan muvaffakiyetle unuttum.

 Herhangi bir otobiyografide olan; yazarın duygusal durumları, buhranları, başından geçen olaylar renklibirşekilde anlatılmıştır.

3.KİTABIN ANAFİKRİ:
Tam olarak kesin bir ana fikir olmamakla beraber devrin karmaşıklığı hakkında bilgi vermektedir

4.KİTAPTAKİ OLAYLARIN VE ŞAHISLARIN DEĞERLENDİRİLMESi:
Sayısız kişi mevcuttur.halit ziya uşaklıgil otoriter duygulu köklü bir yazardır.

5.KİTAP HAKKINDA ŞAHSİ GÖRÜŞLER:
Akıcı bir uslup kullanılmıştır.okunmaya değer bir kitaptır.

6.KİTABIN YAZARI HAKKINDA KISA BİLGİ:.

Halit Ziya Uşaklıgil (1867-1945)

Türk roman ve öykü yazarı. Türk edebiyatında Batı anlamındaki romanın ilk yetkin örneklerini vermiştir.
İstanbulda doğdu, 22 Mart 1945te aynı kentte öldü. Mahalle mektebinden sonra Fatih Rüştiyesine gitti. Tüccar olan babasının işlerinin bozulması üzerine, 1879da İzmire yerleştiler. Halit Ziya orada bir süre rüştiyeye, sonra da Fransızca öğrenmesi için rahipler okuluna gönderildi. Fransızcadan ilk çevirilerini bu yıllarda yaptı. Tevfik Nevzat ile 1884te Nevruz dergisini, 1886da da Hizmet gazetesini çıkarttı. İlk romanlarını bu gazetede yayımladı. Okulu bitirdikten sonra bir yandan İzmir Rüştiyesinde Fransızca öğretmenliği yaparken, bir yandan da Osmanlı Bankasında memur olarak çalıştı. 1893te Reji İdaresinde başkâtiplik göreviyle İstanbula geldi. Hüseyin Siret, Mehmet Rauf, Rıza Tevfik, Hüseyin Cahit, Ahmet Rasim gibi yazarlarla dostluk kurdu ve 1896da Edebiyat-ı Cedide topluluğuna katılarak Servet-i Fünun dergisinde kendine geniş ün sağlayan romanlarını yayımladı. 1901-1908 arasında yazarlığı bıraktıysa da II. Meşrutiyet döneminde yeniden başladı, ancak 1923e değin yazdıklarını yayımlamadı. Bu arada, Darülfünunda estetik ve batı edebiyatı dersleri verdi. V. Mehmedin tahta geçmesi üzerine onun mabeyn başkâtipliğine atandı, dört yıl bu görevde kaldı. Daha sonra Reji İdaresinde yönetim kurulu başkanı oldu. Son yıllarını Yeşilköydeki evinde anılarını yazarak geçirdi.
Uşaklıgilin İzmirdeyken yazdığı Nemide, Bir Ölünün Defteri, Ferdi ve Şürekâsı gibi ilk yapıtları, karşılıksız sevgiyi konu alan, acıklı, duygusal kısa romanlardır. İstanbula geldikten sonra Sevet-i Fünun dergisinde yayımladığı Mai ve Siyah ile acemilik dönemini geride bıraktığı izlenir. Daha önceki yapıtlarında ön planda gelen acıklı aşk serüveni, burada ikinci plana atılmıştır. Şairler, gazeteciler, yayınevi sahipleri ve yazarlar arasında geçen olayları ele aldığı bu romanda, hem o dönemin Babıâli dünyasını, hem de bu dünyanın gerçekleri karşısında yaşamda yenik düşen Ahmet Cemilin hayalci kişiliğinde bütün bir Edebiyat-ı Cedide kuşağının bakış açısını yansıtmıştır. 1898-1900 arasında yazdığı Aşk-ı Memnu ilk büyük Türk romanı kabul edilir. Sağlam bir yapısı ve tekniği olan yapıtta zengin bir adamla evlenen genç ve güzel bir kadının yaşlıca kocasına sadık kalmak kararına karşın, elinde olmayarak yasak bir aşka sürüklenişi, olayın psikolojik nedenleri üstünde de durularak, gerçekçi bir biçimde anlatılmıştır.
Uşaklıgil Edebiyat-ı Cedidenin sanat anlayışı doğrultusunda yeni bir dil yaratmaya çaba göstermiştir. Osmanlıcada bile kullanılmayan Farsça ve Arapça sözcükler bularak, Türkçede olmayan kurallarla tamlamalar yaparak konuşulan dilden çok ayrı, süslü ve yapay bir sanat dili oluşturmuştur. Ama Aşk-ı Memnuyu yazdıktan sonra dil konusundaki görüşleri değişmiş, Edebiyat-ı Cedidenin yarattığı dili aşırı süslü, ağdalı ve yapay bulduğu için Kırık Hayatları yalın bir dille yazmaya karar vermiştir. Daha sonraki yıllarda romanlarının yeni baskıları yapılırken de bunların dilini bir ölçüde yalınlaştırmak gereğini duymuştur. Son romanı Kırık Hayatlar, 1901de Servet-i Fünunda tefrika edilirken, sansürün karışması yüzünden yarıda kalmış, ancak 1923te yeniden yayımlanmıştır. Uşaklıgil romana yazdığı önsözde, Kırık Hayatların daha önceki romanları gibi "hülya" ve "süs"e dayanmadığını, tam tersine yalnızca yaşamı ve gerçekleri yansıttığını belirtmiştir.
Uşaklıgil pek çok öykü de yazmış ve Batı türü öykü anlayışının Türkiyede yayılmasında rol oynamıştır. Öykülerinin konusunu ve kişilerini daha çok halkın fakir kesiminden almış, bu insanların acılarını dile getirmeye çalışmıştır.
Romanlarında Uşaklıgilin ilgi alanı dardır. Kişilerini ve onların sorunlarını işlerken sınırlı bir yaşantı çerçevesinin dışına çıkmaz. Duyarlı genç kadın ve erkeklerin aşkta uğradıkları hayal kırıklığı başlıca teması olmuştur. Ancak aşk konusunda görüşünün romantiklikten gerçekliğe doğru bir değişim geçirdiği gözlemlenir. İlk romanlarında daha platonik ve romantik olan aşk ilişkileri, son iki romanında yasak aşkla noktalanan cinsel bir tutkuya dönüşür.
Yaşantı alanının darlığına karşın, Uşaklıgil Türk romanının öncüsü sayılmıştır. Çünkü ondan önce, romanı bir sanat yapıtı kabul ederek onun kadar ciddiye alan, bir sanatçı titizliğiyle romanın yapısına ve tekniğine gereken önemi veren başka bir Türk yazarı olmamıştır.
YAPITLAR (başlıca): Roman: Nemide, 1889; Bir Ölünün Defteri, 1889; Ferdi ve Şürekâsı, 1894; Mai ve Siyah, 1897; Aşk-ı Memnu, 1900; Kırık Hayatlar, 1923. Öykü: Bir Muhtıranın Son Yaprakları, 1888; Bir İzdivacın Tarih-i Muaşakası, 1888; Heyhat, 1894; Solgun Demet, 1901; Sepette Bulunmuş, 1920; Bir Hikâye-i Sevda, 1922; Hepsinden Acı, 1934; Onu Beklerken, 1935; Aşka Dair, 1936; İhtiyar Dost. 1939; Kadın Pençesinde, 1939; İzmir Hikâyeleri, (ö.s.), 1950. Oyun: Kabus, 1918. Anı: Kırk Yıl, 1936; Sara ve Ötesi, 1942; Bir Acı Hikâye, 1942. Şiir: Mensur Şiirler, 1889. Deneme: Sanata Dair, 3 cilt, 1938-1955