Kerem ile Aslı Efsanesi Kitap Özeti

Kerem ile Aslı Efsanesi Kitap Özeti

İranın çok meşhur beldesi İsfahanda adil, iyi yürekli bir padişah yaşardı. Çok zengin, rahat yaşayan ama bir türlü evlat saadetini tadamayan bir padişahtı. Ne tesadüftür ki emrinde çalışan bir Keşiş de aynı özlemi duymakda idi. Padişahın aklına bu keşiş gelince, padişahın derdine ortak olması için onu emretti. Ve uzun uzun sohbet ettiler. Keşiş padişaha "eğer bir saray yaptırır içini bahçesini süslerseniz bütün zamanınızı burada geçirir acınızı unutursunuz" deyince, padişah kısa bir sürede bu planı gerçekleştirdi. Bir gün Keşişin karısı ve hanım sultan saraydaki eğlenceyi ziyarete giderken karşılarına nur yüzlü bir ihtiyar çıkar, hanım sultana bir elma, Keşişin karısana bir ayva fidesi verir. Ve bunları ekmelerini ister.

Hanım sultan da, Keşişin karısı da fidanlara kendi elleri ile bakar, büyütürler. Ancak iki ağaç da büyüdüklerinde meyve vermezler. Hanım sultan birgün rüyasında yine o nur yüzlü ihtiyarı görür. Ve bu çocuk dileği için yalvarır. Yaşlı adam ona ağacın elma verdiğini, bu dileği için bu meyveyi yemesini söyler. Hanım sultan Keşişin karısına haber verir ve ağaçlarının yanlarına giderler. Hanım sultanın elma ağacı bir elma vermiştir. Ancak Keşişin karısının ağacında meyve yoktur. Hanım sultan elmasını ortadan ikiye böler ve yarısını Keşişin karısına verir. Buna karşılık çocukları olduğunda birinin kızı diğerinin oğlu ile evlenecek diye söz verdiler. Ve daha sonra ikisi de hamile kaldı. Padişahın oğlu, Keşişin bir kızı olur. Kızın adı "Kara Sultan" Oğlanın adı "Ahmet Mirza Bey" olur. Fakat ters giden bir şeyler olur. Keşiş bey birgün uyurken izmeye dalar ve "Bu kadar güzel bir kızı nden padişahın oğluna vereyimki?" diye söylenir. Ve bu fikrini karısına açıklar. Karısı ise "Ama Beyim biz hamile kalmadan önce çocuklarımızı birbirleri ile evlendireceğinimize yemin ettik" dedi. Keşiş bunun üzerine etrafa kızının öldüğü haberlerini yayar. Bu haber padişahın kulağına gidince padişah Keşişi huzuruna çağırır.
Padişah:

"Keşiş bu söylenenler doğru mu?"
Keşiş çaresiz ifadesi vererek;

Maalesef doğru kızım öldü diyerek padişahı kandırır. Daha sonra da kızını ve eşini alan Keşiş, Isfahana 3 gün uzaklıktaki "Zengi" köyüne yerleşirler. Bu zamanda da padişahın oğlu Mirza Bey 4 yaşına girmiş, mektebe başlamıştı. Yanında da Sofi adında çok zeki bir arkadaşı vardı. Seneler sonra Sofi ve Mirza Bey 12-13 yaşlarına basmışlardı. Sofi Mirza Beye bir teklifte bulunmuştu;
"Bak Mirza Bey baban çok zengin, serveti dünyayı alır! Ama bizde birdaha Genç olmayacağız, genç olduk, hadi gel avavlayalım" dedi.

Mirza Bey Sofi in bu sözleri üzerine avlanmaya, yiğitliğe talim etmeye gittiler. Mirza bey bir gece rüyasında "Kara Sultan"ın elinden şerbet içtiğini görür. Kalbi ve yüreği cehennem gibiydi. Daha sonra büyük bir heyecanla uyandı. Yalnız kimin elindne şerbet içtiğini bilmiyordu. Fakat kızın siması aklında kalmıştı.

Bir sabah Mirza Bey babasından izin alarak sofi ile birlikte "Zengi" köyüne gezmeye gittiler. Orada Keşişin evine misafir oldular, ikramlar yediler. Artık mirza Bey hep o taraflara av yapmaya gidiyordu. Birgün kolunda şahini ile yine gelmişti. O gün sarayın camının yanında gergef yapan bir kız gördü. Yanına yaklaştğı, dikkatlice baktıktan sonra bu kızın rüyasında gördüğü kız olduğunu anlayınca yanına yaklaştı ve:

Başı yastık göre mi?
Gözü dilber görenin?
Gözüne uyku girer mi?
Zülfüne berdar olanın?

Mirza Bey bunları söyledikten sonra kızı kendine doğru çekti, kızı öptü ve:

"Söyle güzel kız sen hangi bahçenin sümbülüsün?"
Deyince kız:
"Isfahanlı babam keşiş idi. Kerem eyle bırak beni! Babam görmesin!
Delikanlı:
"Aslı nedir? Salıvereyim!
Kız:
"Kerem eyle bırak beni!

Ddikten sonra Mirza beyin aklına bir şey geldi. Benim adım Kerem, senin adın Aslı olacak bundan böyle birbirimizi böyle çağıracağı! Bunun üzerine keşişin kızı Kereme bakarak:

"Kabul ediyorum" dedi. Keremde kızı bıraktı. Daha sonra Aslının işlediği gergefin üzerinde bulunan oyalı tülbenti aldı. Ve sofiyi bularak beraber Isfahana döndüler. Eve geldiğinde babası Keremi bitkin gördü ve ona ne olduğunu sordu, fakat Keremin ağzından tek laf bile alamadı. Padişah birkaç gün sonra Keremi tekrar çağırdı ve ona sordu. Keremde babasında bir saz istedi. Derdini böyle anlatacaktı. Babası sazı getirdi. Kerem durumunu anlatan bir türkü çaldı;

Keşiş bahçesinde bir güzel gördüm,
Aklım başımdan aldı ne çare?
Taramış zülfünü, dökmüş yüzüne,
Serimi sevdaya çaldı ne çare?

Babası oğlunun dediklerinden hiçbirşey anlamamıştı. Oğluna tam olarak anlayamadığını söyleyince, Kerem boynunu bğkerek odadan çıktı. Padişah haftalarca oğlunun derdini anlamak için çare arıyordu ama bulamamıştı. Bunun üzerine padişah birilerini bulup ondan derdini öğrenmesini istedi. Çirkin bir kadın Keremi Keşişin baheçsinde Aslıya bakarken görünce hemen padişaha söyledi. Bunu duyan padişah hemen Keşişi yanına çağırıdı ve nedne yalan söylediğini sordu. Keşişi kızını vermesi için ikna etti. Bunun üzerine Keşiş padişahtan 5 ay süre istedi. Padişahda "sana 5 ay veririm ama sana yüzük vereceğim, onunla kızını oğluma nişanla dedi. Keşiş bunu kabul etti. Bu nişanlanma olaylarını duayn Sofi hemen Kereme haber verdi.

Keremin günleri sefa ve zevk içinde geçiyordu. Fakat aradan bir süre geçtikten sonra Aslıyı yine özlemeye başladı. Bu durumunu babasına anlattı. Oğlunun bu dert yanışı babasını çok üzmüştü. Padişah Kereme: "Oğlum ben Keşişe 5 ay izin verdim. Süre bugün doluyor" dedi ve düğün hazırlıklarına başlandı. Keşişde 5 ay dolduğu için "Zengi" köyünden kaçmaya karar verdi. O gün Padişah büük bir kafileyi Aslıyı alamk için Zengi köyüne gönderdi. Orada da birkaç insan topluluğu kafileye doğru geliyordu. Kerem onlara neler olduğunu sordu. Bunu üzerine ihtiyardan şu yanıtı aldı: "Bizim burada bir Keşiş otururdu, onlar gece gittiler. Bizde bir şey olacak herhalde die gidiyoruz" dedi. Kerem ağlamaya başladı. Daha sonra hemen Aslı ile buluştukları bahçeye gider ve oradan geçen bir kızı Aslıya benzetir ve türkü söylemeye başlar. Onu duyan kız "Ey âşık! Beni kime benzettin?"

Kerem cevap verir:
"Seni Aslı Hanıma benzettim" dedi.
Bunun üzerine kız Kereme:

"Aslı Hanımanne ve babasıyla birlikte Hoya kaçtılar" dedi. Kerem bu sözün üzerine çok sevindi. Ve bir türkü söyledi. Keşişlerin kaçtığı haberi padişahın kulağına gidince kızdı ve Zengi köyüne geldi. Ama onları bulamadı. Hemen Keremin yanına gitti ve "Ey oğlum bu halin ne?" diye sordu. Keremi alarak Isfahana döndü. Kerem babasına Aslı Hanın arkasından gitmek istediğini söyledi. Babası da engel olmadı. Arkadaşı Sofi ile yola koyuldular ve Zengi köyüne geldiler. Köyde gezinen bir kıza keşişi soru ve Hoya gittiklerini öğrendi. Oradan sonra Hoya vardılar. Bir kahvedekilere Keşişi sordular ve onun birkaç gün önce Suşiye gittiklerini öğrendi. Kerem bu şekilde Aslının peşinden gidiyordu. Her gittiği yerde ondan saz çalması isteniyordu. Bu şekilde Suşiden sonra Gence, Revan, Acuz, Çıldır, Şerki, Kelbeye gittiler. Kelbede de aldıkları üzücü haber onların 3 ay önce Karsa gitmiş olmalarıydı. Daha sonra Karsa vardılar ve Keşişi sordular.

Kahvedekiler ondan bir şarkı söylemesini istedi. Ve bunun sonucunda onların Oltuya gittiklerini öğrendiler. Oltudan sonra: Narmana, Beyazıt ve Beyata gittiğini öğrendi. Beyatdan aldıkları haberde onların 4 Gün önce Vana gitmeleriydi İkisi birlikte Vana giderken yolda 40 haramiler ile karşılaştılar. Haramiler onları aramka istedi. Kerem de "Ağalar ben Acem Şahın oğluyum, şimdi gurbete düştüm rica etsemde sılaya gitsem?" dedi. Haramiler ona "Ey âşık Allah selamet etsin diyerek yol vermeden önce türkü istediler. Türküyü duyanlar "aferin" dedi, Keremde Keşişi sordu ve türkü karşılığında Tiflise gittiklerini öğrendi ve yola koyuldu. Tiflise geldiler ve kahvedekilerden türkü karşılığında Ahlâta gittiğiklerini öğrendi. Bu şekilde Nemrut dağını geçerek Ahlâta geldiler. Oradan Velhasıl dağı, Muş ovası, Muş, Çanlı kiliseyi gezdiler ve aradılar. Çanlı Kiliseden gelin kızlar çıkıyordu. Kerem o kızı Aslıya benzetti. Ve yine türkü söyledi, saz çaldı. Sonra oradan Malazgirti öğrendi. Karşılarına Murat ırmağı çıktı. Irmak çok delicoş akıyordu. Keremin türküsü ile yavaşladı ve geçtiler. Oradan Malazgirte geldiler. Kahvede saz çalanlar vadı. Beraber saz çaldılar. Keremi çok alkışladılar. Neyse oradan Pasin ovası, Uzun Ahmed, Hasan Kalesi, Çoban köprüsünü gezdiler. Orada dalgacı bir adam vardı. "Ben Keşişim" diye dalga geçiyordu. Keremi görünce bu dalgacı bir tabuta girdi. Kereme adam öldü, namazını kılalım diye şaka yaptılar. Kerem adamın öldüğüne inandı. Aslında şaka idi. Namazdan sonra şaka olduğunu söylemek için tabudu açtılar ve adamı ölü buldular. Cenab-ı Hak dalgasının cezasını vermişti.

Neyse Kerem ve Sofi yollarına devam ettiler. Gümüşlü Kümbet, Hadım Pınar geçildi. Orada Kerem giysi yıkayan kızlar gördü ve Aslıdan kalan tülbenti çıkartarak yıkaması için onlara verdi. Daha sonra da Laleli Dağına çıktılar. Hava çok bozmuştu. Fırtınalar koptu 3 gün 3 gece orada kaldılar. Üçüncü gecede nur yüzlü bir adam geldi. Ve onları atının arkasına alarak onları bir çırpıda Erzuruma götürdü. Meğer o adam Hızır Aleyhisselam imiş. Orada bir konakta kaldılar. İkramlar gördüler. Kerem sazı eline alarak türkü söyledi. Sonra ağlamaya başladı. Sofiye neden ağladığını sordular. Sofi anlattı. Sabaha Yola çıktılar. Gezerlerken bir hamam gördüler. Cafer Ağa hamamı imiş. Oradan çıkan kadınların arasında Aslıyı gördü ve hemen türkü söylemey başladı. Bunu duyan Aslı Keremi gördü ve Hemen eve koştu anasına haber verdi. Anası Keşişe haber verince yola çıktılar. Kerem ağlamaya başladı. Sonra sokaktaki çocuklara Keşişi sordular ve Mancunlar mahallesine giderlerken yol 3e ayrıldı. Ortadan girdiler. Günlerce yol gittiler. Eşen Kalesine vardılar. Khevde oturdular. Oradan sonra Vabrik, Tercan, Çinci beli, Erzincan aşıldı. Kerem Erzincanlılardan Keşişin Sarılara gittiğini öğrendi. Yolları bir geldi. Nuh Aleyhisselamın Nuh gemisinin oturduğu yere geldiler. Yerde bir kuru kafa gören Kerem kuru kafa ile konuşmaya başladı. Sofi şaşkınca Keremi izliyordu. Neyse sonra Eşkata vardılar, Engürüye gittiler. Kerem bir mezarlıkda ağlayan kız gördü. Kızla konuştu. Ölenin sevgilisi olduğunu anladı. Yola koyuldular. Kahveye geldi. Türkü söyledi. Sonra Ayaşa gittiler. Yol viran olmuştu. Kerem viran olmuş yolla söyleşti. Sofi adeta olanlara şaşıyordu. Ayaşlılar Keşişin Zileye gittiğini söyledi. Tekrar yollara düştüler.

Yeniden yollara düştükten sonra Kızılırmaka vardılar. Nehir delicoş akıyordu. Ama Keremin türküsü ile duruldu. Onlarda geçtiler. Zileye vardılar. Hanın sahibi onları içeri almadı gitti. Onlarda kapıyı kırdı. Kapıyı yakarak ısındılar. Sonra Sivasa gittiler. Oradan da doğruca Kayseriye vardılar. Kerem bir cenaze gördü ve türkü söyledi. Bunu Duyan imam Kereme çok kızdı. Neyse onlarda oradan Keşişin kaldığı eve geldiler. Aslı bahçede geziyordu. Kerem hemen yanına gitti. Kendini tanıtmadı ve "ben dişçi kadına gelmiştim dedi" Aslı onu içeri aldı. Anasına söyledi ve Kerem Aslı ın dizine yatarak ağzını açtı. Anası sordu "Hangi dişin?" Kerem gösterdi fakat o diş değildi. Öyle böyle bütün dişlerini çektirdi. Ağzı kan dolmuştuç Cebinden Aslıdan kalan eşarbı çıkartarak ağzına tuttu. Tülbenti tanıyan Aslı "Bu Kerem!" dire bağırdı. Anası hemen Keşişe haber vermeye gitti. Kerem o an hemen türkü söylemeye başladı ve sazdan başını kaldırınca Aslı ın onu dinlediğini gördü. Aslı onu hemen dışarı çıkartmaya çalışırken Keremin ayağı kapıya sıkıştı ve kanamaya başladı. O sırada Kerem Tanrıya "Ey rabbim şu kızı bana âşık et" dedi. Tam o sırada isteği kabul olundu. Aslı kapıyı açıp hemen Kereme sarıldı. Aslı Kereme:

"Hadi git buradan babam gelirse seni öldürdür, gece gel, beni al!" Kerem oradan çıkıp kahveye gider. Gece olunca Aslının evine gider. Saz çalmaya başlar. Babası onu duyar ve yanında ki adamlarla Keremi yakalamak isterler. Kerem kaçıp gizlernir. Sonra tekrar pencereye çıkar. Tekrar çağırırken onu tutuklarlar. Hapse atarlar. Keremin aklı başından gitti. Dili tutuldu. Kadıyı, müftüyü çağırdılar. "Baksanıza Keşişin evine bir adam girmiş, öldürelim mi?" Müftü izin vermedi. Sonra Keremin dili açıldı. Türkü söylemeye başladı. Keremin dilinin açıldığını beye haber verirler. Bey Keremi yanına çağırır. Kerem başlar türkü söylemeye. Bey kızmaya başlar. Kerem onu dinlemeden tekrar söyler. Bey yine kızar. Amire dönüp idam fetvasını ister.

Hâkim izin veremem, bunların Aslı var dedi ve yerinden kalkıp Haremine geçti. Meğer beyin Hasene adında kız kardeşi varmış. Beyin halini görünce halini sordu. O da Keremi öldürmesini istedi. Karşılığında 15 kese altın verecekti. Çünkü kadı, müftü öldürülmesine izin vermiyordu. Hasene bunu kabul etti. O sırada da Kadı Kerem döndü. "Bak oğlum buradan kaç sana zulm edip öldürecekler" Kerem bu sözleri duymadı bile ve saz çalmaya başladı. Hâkim Kereme sordu: "Oğlum senin bu kızla alakan var mı? Nişanlı mısınız?" dedi. Eğer nişanlı değilseniz 2 şahit bul seni şu Aslı ile nişanlayalım" dedi. Kerem hemen Sofiyi çağırdı. Hâkim meseleyi sofiye sordu. Sofide anlattı. O sıralarda da Hasene Hanım 40 tane gülcülerden kız alıp her birine kıyafet giydirdi. Sonra onları büyük bir bahçeye soktu. Ve Keremi çağırdı. Kerem içlerinden Aslıyı görünce gözünü ondan ayırmadı. Zaten başka bir kıza baksaydı, Hasene Hanım onu öldürecekti. Kerem gözünü ondan ayırmayınca o da Keremin gerçekten Hak aşığı olduğunu anladı. Hasene Hanım bu aşkı anlayınca Aslıyı ondan sakladılar. Hasene Hanım Keremden türkü söylemesini istedi. Kerem hep Aslıya hitap eden türküler söylüyordu. Hasene Hanım kızdı ve kendisine hitap eden bir türkü söylemesini istedi. Kerem yine Aslıya söyledi. Bu sefer Hasene Hanım sordu:

"Kerem ben ne derim, sen ne dersin? Sana hemen Aslıyı alıvereyim" dedi. Kerem:
"Ya Rab, sana şükürler olsun" dedi. Hasene hanım bu türkülerden onun gerçek bir âşık olduğunu anladı. Ve:
"Senin gerçekten âşık olduğunun isbatı var mı?" dedi. Keremde:
"Bak ben bir türkü söyleyeyim, eğer Aslı ın her yönünden söz etmezsem beni öldür" dedi. Ve türküsüne başladı:
Bir hali diyor merde mert cengi
Bir hali dövüyor cümle frengi
Bir hali bozulmaz hiç onun rengi
Bir şulesi halka yetişir.

Hasene Hanım baktı ki bu türkü tam Aslıyı anlatır, hemen herşeyi beye anlatır:
"Bu kızı Kereme verelim, eğer vermezsek, Keremin ahı bizi yakar"
Bey bu sözleri duyunca hemen Keşişin yanına gider ve:
"Kızını Kereme ver, eğer vermezsen seni öldürürüm" dedi.

Bu olanları Keşiş karısına anlattı. Ve o gece Kayseriden kaçtılar. Sabah onları bulamadılar. Bir kişi onların Tekkeye doğru gittiğini söyledi. Kerem çok üzüldü ve beyin ayağına kapanarak; "Aman beyim ben böyle olacağını bilirdim. Allahaısmarladık" diyerek yola koyuldular. Tekkeye ulaştılar. Oradan Karapınara geçtiler. Sonra Haleb yoluna düştüler. Keşişde Halebde ermeni evine girdi. Halebli ermeni onun başka biri olduğunu anladı. Ermeni Keşişe burad ne aradığını sordu. Keşiş başından geçen herşeyi anlattı. Halebli Ermeni de: "O halde Kerem buraya gelmeden kızını evlendir" Bu sırada da Aslı Han babasına feryad ediyordu. Kerem ve Sofide Halebe geldiler. Burada Kerem hanın sahibi Külhan Beyine başından geçenleri anlattı. Külhanbeyi Keremi Aslıya alacağına söz verdi. Bir koca karı tuttu. Onu Aslı Hanın yanına gönderdi. Koca karı Aslı Hana: "Keremin yanına gitmek ister misin?" deyince Aslı hemen kalktı. Külhanbeyde Kereme haber verdi. Koca Karıda Aslı Hana:

"Git anandan Halebi gezeceğiz diye izin al" dedi. Anası da "tamam ama sakın geç kalma" dedi. Sonra Külhanbeyi Keremi Aslı ile buluşacağı Kümbete götürdü. Orada Keremi gören Haleb paşası onu zindana attırdı. Keremi zindana türkü söylerken duyan paşa ona kendini tanıttı ve Aslı Hana şu anda düğün yapıldığını söyledi. Keremde: "Bana güzel bir at, silah ve hizmetkâr ver Aslı kiliseden çıkarken beni görsün" dedi. Paşa isteklerini yaptı. Ertesi gün Kerem kilisenin oraya gitti. Paşa arkadan adamlar gönderdi. Kerem Aslıyı görünce türkü söylemeye başladı. Onu gören Aslı hemen yolunu değiştirdi. Sonra adamlar kızı hemen örtüp konağa getirdiler. Keşişin dostları Keşişe haber verince Keremden kurtuluş olmadığını anladı. Keşişin aklına bir fikir geldi. Kızını Kereme vereceğini, fakat ilk gecelerinin elbisesini kendisi dikeceğini söyledi. Kerem ve Aslı çok sevindi. Keşiş evde sihirli, büyülü bir fistan dikti. Kerem yanına gelince fistanın düğmelerini elleri ile çözecekti. Neyse 40 gün 40 gece düğün yaptılar. Sonra Aslı ile Kerem evlerine gittiler. O gece Kerem namazını kıldıktan sonra Aslı fistanını giydi ve Keremin yanına geldi. Keremden bu düğmeleri çözmesini istedi.

Kerem tam söktü 2 tanesi kaldı ki düğmeler tekrar kapandı. Kerem elleri ile tekrar denedi. Sürekli kapanıyordu düğmeler. Artık uğraşmaktan tan yeri ağarmıştı. Kerem düğmeleri nasıl çözeceğini düşünüyordu. Tekrar denerken en sonunda kocaman bir "Ah" çekti. Ve Keremin ağzından çıkan ateş ile birden bire Kerem cayır cayır yanmaya başladı. Külleri yere döküldü. Aslı ağlamaya başladı. Ve hemen annesine haber verdi. Annesi de kızım bu senin sevinecek günündür deyince Aslı annesine Keremin küllerini gösterdi. Annesi de çok şaşırdı. Sonra Paşa Aslı Hanı sorguya çekti. Olayların Keşişin yaptığı anlaşıldı. Keşiş öldürüldü. Aslı 40 gün Keremin küllerinin başında bekledi. Sonra saçlarını süpürge ederek silerken küllerin içinde kalan ateş ile Aslıda kül oldu. İkisinin külleri birbirine karıştı. Bunu görenler Paşaya haber verdiler. Paşada Aslı ın annesini türlü eziyetlerle öldürdü. Daha sonra ki günde Sofiye düğün yaptılar. 40 gün 40 gece düğün oldu. Aslı ve Kerem dünyada kavuşamadılar ama şu an cennete düğünleri olsa gerek.