istiklal marşının kabulü öğretmen konuşma metni 2014-2015

Değerli Meslektaşlarım, Kıymetli Veliler, Sevgili Çocuklar !

            Bugün 12 Mart. İstiklal Marşı’nın Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy’u Anma Günü. Bayrağımız gibi İstiklal Marşı’mız da milletimizin bağımsızlığını simgelemektedir. Mehmet Akif Ersoy ise İstiklal Marşı’mızı yazmıştır, milli şairimizdir, vatan şairidir.

Şimdi geçmişe doğru bir yolculuğa çıkalım ve İstiklal Marşı’mızın şairi Mehmet Akif Ersoy’u tanımaya çalışalım :

Başucunda okunan masalın kahramanlarından biriydi artık çocuk. Büyük bir heyecanla masalı dinliyor ve hayaller eşliğinde uykuya dalıyordu. Hayat masalsı bir görünümde değildi, ancak masalın içindeki gerçekleri keşfedebilmek önemliydi. Zekasıyla farklı bir dünyanın kapılarını aralıyordu. Hayalleri her zaman bağımsızlığın ilanıydı onun için. Küçücük dünyasından beklenmeyecek şekilde enginliklere dalıyor ve keşfettiği güzellikleri geleceğe taşıyordu.

1873 yılında dünyaya gelen çocuk iki dünyayı da yaşayacak ve bu iki dünya arasında köprü olacak nadir insanlardan biriydi. Babası Tahir Efendi oğluna sıra dışı bir isim verdi : Ragif. Ancak bir süre sonra Ragif’in telaffuzu Akif’e dönüştü.

Akif, başarılarla dolu bir öğrencilik hayatı geçirirken, babasından da Arapça dersleri alıyor ve Fatih Camii’nde Farsça derslerini takip ediyordu. Dil konusunda muhteşem bir yeteneği vardı. Öyle ki, Türkçe, Arapça, Farsça ve Fransızca’da her zaman en öndeydi. Zekası, çalışkanlığı ve karakteriyle dikkatleri üzerine çekiyordu.

Ziraat ve Veterinerlik Okulu, Mehmet Akif’in kişisel gelişiminde çok önemli bir rol oynayacaktı. Başta güreş ve yüzücülük olmak üzere uzun yürüyüş, koşma, gülle atma yarışmalarına katılıyor, şiire olan ilgisi de artıyordu. Okulunu birincilikle bitirdikten sonra Fransızcasını geliştirdi ve 6 ayda Kur’an’ı ezberleyerek hafız oldu.

Şiirleri dönemin çeşitli dergilerinde yayınlandı ve büyük bir ilgi gördü. Şiirlerinde, mesajını, dönemin şartlarına uygun olarak herkesin anlayabileceği bir şekilde veriyordu. İnsanların arasına karışıyor, gerçekleri görüyor ve büyük bir imparatorluğun adım adım yıkılışına tanık oluyordu. Evlenmesinin ardından önceliği edebiyat oldu. Şiirleri ve yazıları çeşitli dergilerde yayınlanırken, bir yandan edebiyat öğretmenliği de yapıyordu. Ailesine karşı çok hassastı, eşi ve çocukları için yüreğinde şefkat rüzgarları esiyordu.

2.Abdülhamit’in son dönemlerinde, 2.Meşrutiyet’in ilan edilmesiyle birlikte, Osmanlı Devleti bir geçiş sürecini yaşıyordu. Özgürlüğe önem veren birisi olarak, gelişmeler, onu, İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne doğru yönlendirdi. Ancak, işte burada, gerçekleri her zaman dosdoğru söylemeyi ilke edinen Mehmet Akif’in karakteri ortaya çıktı. Üyeliğe girerken, “cemiyetin bütün emirlerine kayıtsız şartsız itaat edeceğim” cümlesinde geçen  “kayıtsız şartsız”  ifadesine karşı çıkmış, “sadece iyi ve doğru olanlarına”  şeklinde yemini değiştirtmişti. Bu bir ilkti. Akif, Meşrutiyetle birlikte yayın dünyasına da adım atıyordu. O artık “Sırat-ı Mustakim” dergisinin başyazarıydı. Yıllar sonra Safahat’ta toplanacak olan bütün şiirleri neredeyse bu dergide yayınlanacaktı.

Aradan yıllar geçer. Birinci Dünya Savaşı bitmiş, Osmanlı Devleti yıkılmış, güzel yurdumuz düşmanlar tarafından işgal edilmiş ve Anadolu’da Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde Türk milletinin Kurtuluş Savaşı yılları başlamıştır. Mehmet Akif Ersoy derhal Kurtuluş Savaşı’na destek verir. Yurdun çeşitli yerlerinde verdiği hutbelerle, halkı, Atatürk’ün yanında Kurtuluş Savaşı’na katılmaya çağırır. Ankara’ya gelir. O artık TBMM’nin Burdur milletvekilidir.

Ve işte İstiklal Marşı zamanı…Yeni bir devlet, Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulurken, bağımsızlık destanının anlatılması gerekiyordu. Bunun için ülke çapında bir yarışma düzenlendi. Yarışmaya yüzlerce şair katıldı. Hisseden, hissetmeye çalışan, elinden geldiğince şiir yazan birçok insan. Hayatı güçlü duygularla yaşayan insan, Mehmet Akif Ersoy, uzak duruyordu bu yarışmadan. Çünkü öğrenmişti ki, sonunda ödül vardı. Zorlukla ikna ettiler kendisini. Yazdığı şiir, muhteşem duygularla Meclis kürsüsünde okunduğunda, artık başka bir şiire gerek yoktu. İstiklal Marşı, 12 Mart 1921’de, alkışlar ve dualar eşliğinde gözyaşları içinde kabul edildi. Para ödülünü reddederek şehit ailelerine bağışladı.

İstiklal Marşı’mızın şairi Mehmet Akif Ersoy 1936 yılında hayatını kaybetti. O günden bugüne aradan tam 78 yıl geçti.

O, yüksek bir eğitim ve yüksek bir duygu dünyasıyla ruh zenginliğine kavuşan bir deha. İki dünya felsefesine, düşünce yapısına, hayat tarzına hakim bakış açısıyla gerçek bir aydın.  Şiirleriyle, yazılarıyla, konuşmalarıyla milli mücadelenin manevi ateşleyicilerinden bir hatip.

Silinmeyen bir iz olarak geleceğe yansıyor hayatı. İnandığı gibi yaşayan bir insan olarak geleceğe uzanıyor.

İstiklal Marşı’mızın şairi Mehmet Akif Ersoy’u vefatının 79.yılında saygıyla ve rahmetle anıyoruz.

                                                  Yüksel YILMAZ

     Sarıkamış 29 Eylül İlkokulu Sınıf Öğretmeni

                     12 Mart 2015 Çarşamba

 

www.sorubak.com

Dokümanın Görselli Tam Halini İndirmek için TIKLAYINIZ

Yorum yapın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.