Dış Politika (Atatütürk Dönemi)

TÜRKİYE’NİN MİLLETLER CEMİYETİ’NE GİRMESİ
18 Temmuz 1932
Cemiyet I. Dünya Savaşı’ndan sonra uluslar arası sorunları barışçı yollarla çözümlenmesi için itilaf devletleri tarafından kurulmuştur.
Türkiye, dünya barışına verdiği önemi göstermek ve yurtta sulh, cihanda sulh ilkesini gerçekleştirmek amacıyla Milletler Cemiyeti’ne üye oldu.

BALKAN ANTANTI – 9 Şubat 1934

Dünya Savaşı’ndan sonra imzalanan antlaşmalar kalıcı bir barış sağlayamamıştır.
Avrupa’da devam etmekte olan silahlanma yarışı ve Almanya ile İtalya’nın yayılmacı politikaları Balkanları ve Orta Doğu’yu tehdit etmekteydi.
Bu gelişmeler karşısında Milletler Cemiyeti kuruluş amacına uygun olarak devletler arası anlaşmazlıkları çözmede etkisiz kalmıştır.
Bu gelişmeler üzerine Türkiye, Yunanistan,Yugoslavya ve Romanya arasında Balkan Antantı imzalanmıştır.
Bu antlaşmayla Balkan ülkeleri karşılıklı olarak sınırlarını güvence altına almayı ve çıkabilecek tehlike-leri birlikte önlemeyi amaçlamışlardır.
Bulgaristan Balkanlardaki emellerinden dolayı ittifaka katılmamıştır.
Arnavutluk ise İtalya’dan çekindiği için tarafsız kalmıştır.
Türkiye, Balkan Antantı’nı imzalayarak batı sınırını güvence altına almıştır.
Dünya Savaşı’nın çıkması üzerine ittifak dağılmıştır.

MONTRÖ BOĞAZLAR SÖZLEŞMESİ – 20 Temmuz 1936

Lozan’da Boğazlar sorunu Türkiye’nin aleyhine çözümlenmiş, tam egemenlik hakkı verilmemişti.
Lozan Barış Antlaşması’nda Boğazların yönetiminin Türkiye’nin başkanlığını yapacağı uluslararası
komisyona verilmesi ve Boğazların her iki yakasında asker bulundurmaması Türkiye’nin Boğazlar üzerindeki egemenlik haklarını sınırlandırmaktaydı.
1930’lu yıllarda Almanya’nın hızla silahlanması, İtalya’nın Habeşistan’ı işgali, Japonya’nın Mançurya’ya saldırması karşısında Milletler Cemiyeti hiçbir şey yapamadı.
Türkiye’nin isteği ile İsviçre’nin Montrö şehrinde bir konferans toplandı.
Konferansa katılanlar;
Türkiye – Yunanistan – İngiltere – Fransa – Sovyet Rusya -Yugoslavya – Japonya
İtalya 1938’de bu sözleşmeyi imzalamıştır.
Rusya’nın karşı çıkmasına rağmen İngiltere ve Fransa’nın desteğiyle Türkiye’nin boğazlardaki hakimiyeti kabul edildi.
Boğazlar komisyonu kaldırılarak yetkileri Türkiye’ye devredildi.
Ticaret gemileri serbest geçebilecekti.
Boğazların iki yakasındaki askersiz yerlere asker yerleştirilebilecekti.
Barış zamanında ticaret gemilerinin geçişine izin verilecek,
Savaş gemilerinin geçişine sınırlandırmalar getirilecek,
Savaş durumunda Türkiye isterse Boğazları kapatabilecektir.
Önemi:
Boğazlar kesin olarak Türkiye’nin kontrolüne girdi.
Türkiye’nin Akdeniz’deki güvenliği artmıştır.
Boğazlar Sorunu, Misakı Millî’ye uygun bir şekilde çözüme kavuşturulmuştur.

SADABAT PAKTI (8 Temmuz 1937)

1935 yılında İtalya’nın Habeşistan’a saldırması, Akdeniz ve Ortadoğu güvenliğinin tehlikeye düşmesine neden olmuştur.
Bu yüzden Balkan Antantı’na benzer bir antlaşmanın Orta Doğu’da da gerçekleştirilmesi için faaliyetlere başlanmıştır.
Türkiye, İran, Irak ve Afganistan arasında Sadabat Paktı imzalanmıştır.
Bu antlaşmaya göre üye ülkeler;
Karşılıklı olarak birbirlerinin sınırlarına saygılı olmayı,
İç işlerine karışmamayı,
Ortak çıkarlar doğrultusunda dostluk ve iş birliklerini geliştirmeyi kabul etmiştir.
Bu antlaşma ile Türkiye, doğu sınırlarının güvenliğini sağlamış oldu.

HATAY SORUNU VE SONUCU – 1939

1921 yılında TBMM ile Fransa arasında imzalanan Ankara Antlaşmasıyla Hatay, Fransa mandası durumundaki Suriye sınırlarında kalmıştır.
Ayrıca burada yaşayan Türklere geniş haklar tanınmış ve bölgede özerk bir yönetim uygulanmıştır. Hatay’ın Türk toprakları dışında kalması Misakı Millî’den taviz verildiği anlamına gelmekteydi.
Mustafa Kemal bu yüzden Hatay’ın anavatana katılması gerektiğini savunmuş ve çeşitli girişimlerde bulunmuştur.
M. Kemal Adana’da yaptığı bir konuşmada, “Kırk asırlık Türk yurdu, düşman elinde esir kalamaz.” diyerek ileride Hatay’ın ana vatana katılacağının müjdesini vermiştir.
1936 yılında Fransa, Suriye’deki manda yönetimine son verdi ve buralardan çekildi. Ancak Hatay’ın durumu belirsizliğini korudu.
Bunun üzerine Türkiye, Milletler Cemiyetine başvurarak sorunun çözülmesini istemiştir.
Türkiye ile Fransa arasında yapılan ikili görüşmelerden sonra Türkiye’nin önerdiği, “Hatay’ın geleceğini buradaki halkın belirlemesi” ilkesi kabul edildi.
Hatay’da bağımsız bir Türk devletinin kurulması kararlaştırıldı.
Bir anayasa hazırlandı ve seçimler yapıldı. Ardından Hatay Bağımsız Cumhuriyeti kuruldu. (2 Eylül 1938).
Misak-ı Milli’ye son katılan toprak Hatay’dır.
Bağımsız Hatay Cumhuriyeti’nin devlet başkanlığını Tayfur Sökmen yapmıştır.

Yorum yapın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.