Çanakkale Zaferi Şiirleri

Çanakkale Zaferi , bir milletin varoluş mücadelesidir … Çanakkale Zaferi, Birinci Dünya Savaşı’nda askerlerimizin, dünyayı hayrete düşüren kahramanlık destanıdır….
Bir düğüne gider gibi kurşunlara atılan kahraman askerimizin destanıdır

İnanç, vatan sevgisi, dayanışma, birlik ve beraberlik duygularının, zamanın en güçlü ve donanımlı ordularına karşı koymadaki üstün başarısını gösteren bir mücadeledir Çanakkale…. ‘’Sizlere taarruzu değil ölmeyi emrediyorum,biz ölene kadar yerimize başkaları gelecektir’’ diyebilen büyük komutan Mustafa Kemal’in yazdığı destandır, ÇANAKKALE…Geçilemeyen son kaledir, ÇANAKKALE…

Bizde sizler için en güzel Çanakkale Zaferi Şiirlerini bir arada topladık. Sitemizin Çanakkale Zaferi Şiirleri  sayfasında onlarca Güzel Çanakkale Zaferi şiirleri bulabilirsiniz.

Aşağıda sizlere örnek olması açısından bir kaç tane uzun Çanakkale zaferi şiirleri ve kısa Çanakkale zaferi şiirlerine yer verdik

Çanakkale
Bayrağım

Şehit kanlarıyla, vermişim rengini,
Gökten Ay’la-Yıldızı koparmışım;
Yüreğimi koymuşum sana, yüreğimi;
Birde vatan sevgimi….
Dalgalan ey şanlı Bayrağım;
Sen dalgalan, ben coşayım,
Uğruna destanlar yazayım!…
Delikanlımın damarındaki kansın,
Sen, cansın, canansın.
Yansın, bu yürekler sana yansın;
Vatan aşkıyla yansın
Dalgalan ey şanlı Bayrağım;
Sen dalgalan, ben coşayım,
Uğruna destanlar yazayım!…
Sevgisin, Mutluluksun, Umutsun;
Aşksın, Destansın, bulutsun;
Sen bensin, Benliğimsin…
Sana, canım feda olsun!….
Dalgalan ey şanlı Bayrağım;
Sen dalgalan, ben coşayım,
Uğruna destanlar yazayım!…
Çanakkale Şehidlerine

Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle- “Bu bir Avrupalı!”
Dedirir: Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi… Mahşer mi, hakikat mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşısında,
Ostralya’yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk;
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ…
Hani, tâ’ûna da zuldür bu rezil istilâ!
Ah, o yirminci asır yok mu, o mahhlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcud ise, hakkıyle sefil,
Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz…
Medeniyyet denilen kahbe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel’undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.
Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a’mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lâğam,
Atılan her lâğamın yaktığı yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkâz-ı beşer…
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak,
Boşanır sırtlara, vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler…
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal’a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te’sis-i İlâhî o metin istihkâm.
Sarılır, indirilir mevki’-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun’-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ’nın ebedî serhaddi;
“O benim sun’-i bedi’im, onu çiğnetme” dedi.
sım’ın nesli… diyordum ya… nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmeyecek.
Şûhedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar…
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar…
Vurulmuş tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid’i…
Bedr’in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
“Gömelim gel seni tarihe” desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb…
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
“Bu, taşındır” diyerek Kâ’be’yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ’yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına;
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana…
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak salvetini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin’i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran…
Sen ki, İslâm’ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, ruhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a’sâra gömülsen taşacaksın… Heyhât!
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât…
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âguşunu açmış duruyor Peygamber.
——–
Çanakkale Aslanları
Peygamber kucağı gibi çanakkale…
Uhut gibi çanakkale…
Hamzalar çekti kılıcı
ÇiğnenemezTürkün gururu
Kim söndürebilir bu gül nuru…
Çanakkale Bedir gibi
Bükülmez imanlı bir bilek…
Diri diri güneş gibi uyuyor
Vatanımızın ufkunda güneş gibi duruyor
Bülbül gibi gül dalında
Yıldız yıldız karanlığın yolunda
Kainatın dili Çanakkale aslanları
Şu Çanakkale Bedir gibi
Ona oldum hayran
Güller gibi uyanışları
Güller gibi yanışları
Peygamber gülü Çanakkale aslanları
Şu Çanakkale Bedir gibi
Ona oldum hayran
Bu toprakta şehit olup yatmalı
Türk,Kürt,Laz…sana oldum hayran
Hilalin kulu Çanakkale aslanları
Şu Çanakkale Bedir gibi
Bu toprakta şehit olup yatmalı
Şu yiğitlere bak
Karanlığa vermiyor geçiş
Güneş gibi imanları
Şu Çanakkale Bedir gibi
Hilalin yızdız yıldız nurları
Çanakkale aslanları
Pes dedirtti bana şu “Boğaz harbi”
Şu Çanakkale Bedir gibi
Şeytanın en büyük başarısı eğil
Habil-Kabil kavgası değil
Şu Çanakkale Bedir gibi
Eldeki taş değil
Silahlar vahşi sırtlanlar gibi
Şu Çanakkale Bedir gibi
Hilal -Haç kapışmadı hiç böyle
Cesaretin güneşi “Nusret gemisi”
Şu Çanakkale Bedir gibi
Unutulur bir şey mi
çanakkale aslanlarına demeyin ölü
Çanakkale aslanları cennet gülü
Namus uğruna
Kuran uğruna
Amansız bir savaş o
Gökte yıldız
Yerde nehir kanları
Hala savaşıyor görürsün o nurları
O tekbir sesleri hala geliyor
Can veriyor vatana son nefesleri
Hala
Şu Çanakkale Bedir gibi
Bedir gibi ilk tokat
Bedir gibi ilk adım
Bedir gibi cana can
Bedir bir bahardır
Bedir kıyam
Bedir dirilişin adı…
Unutulmasın Çanakkale aslanları diye
Şu güneş o günlerden hediye
Mahşere kadar
Gökler ağlar bulutlar anar
Unutulmayacak Çanakkale aslanları
Şu Çanakkale Bedir gibi
Toprakta aynı dert
Ağaçta yaprakta aynı dert
Kış gelir karlar kefenleri
Bahar gelir bahçeler dolusu açar gül
Güllerle açar Çanakkale aslanları
Unutamaz onları bu temiz toprak bu mavi gök…
Şu Çanakkale Bedir gibi
Hilalin yızdız yıldız nurları
Çanakkale aslanları
Onlar bu korkak asra güneş gibi örnek
Sorulur onlara nedir gül gibi yaşamak gül gibi ölmek
Hilalin yızdız yıldız nurları
Çanakkale aslanları
Ebabiller gibi Çanakkale aslanları
Geçilir mi çanakkale
Gördüler savaşın şiddetini
Çanakkale aslanları sevinçli
Şehit olma günü bu gün
Başlasın düğün
Sevgiliye kavuşulacak
Zaman savaş zamanı dediler
Ölmek zamanı vatan için
Hilalin yızdız yıldız nurları
Çanakkale aslanları
Ekmeseniz de siz mezarlarına gül
Saraylarında yaşatır onları
Ülkemin üstünden geçen insaflı bulutlar
Bayrakları dalgalandırır
Selam verir onlara serin rüzgarlar…
Hilalin yızdız yıldız nurları
Çanakkale aslanları
Mahşere kadar güneştir onlar
Karanlığa vermezler geçiş
Mahşere kadar bayraktır kanları
Göklerde alkışlanıyor aslanların
Bütün dünya bir olsa da
Geçilmeyen Çanakkalem
Seni anlatırken sevinçli kalem
Çanakkalem yıkılmayan kalem…
Sönmez Rahmani ışık
Göklerde alkışlanıyor aslanların
Bütün dünya bir olsa da
Geçilmeyen Çanakkalem
Zincir mi vurulacaktı Hilale
Mabetler mi çiğnensin
Cehennemle gelseler gelmeyiz dize
En kanlı manzara gül bahçesi bize…
Bin kere ölsek kalkar koşarız kutlu cenge
Bir kaç nursuzun işi mi son vermek soylu ahenge
Sönmez soylu ışık
Zincir vurulacaktı Hilale
Mabetler mi çiğnensin
Ancak secdede eğilir vakarlı başımız
Ateş üstüne ateş çile üstüne çile yağsa üstümüze ister
İnsafsız cehennemi söndürürüz
Sönmez Rahmani ışık
Hilalin yızdız yıldız nurları
Çanakkale aslanları
Aşkla bilenmiş o kınalı kuzular o on beşliler
Toprak sanma o canları savaşır onlar karanlıkla
Mahşere dek yıldızlarla yarışır
Güneşimiz Çanakkale aslanları
Şu Çanakkale Bedir gibi
Sevdik bayrağı
Sevdik vatanı ve namusu…
Unutmayacağız o günü o ezan sesleri gibi sıcak sesleri…
Çağırır bizi hakka o güneş sesler
Unutamayız toprağa can veren o son nefesleri
Yönümüz hakka.

Çanakkale Zaferi Şiirleri

Yorum yapın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.